Wednesday 17 October 2012

asshats

Bloguma rastgele ulaşan abazan erkek modellerine hedef olmaması için adını vermek istemediğim, Türkiye'deki eşcinsel kadınların sosyalleştiği bir site var. Oraya bakınırken üyelerden birinin "Pasif, birlikteliğin pembe yani 'dişi' tarafını simgeliyor" şeklinde bir yazısına denk geldim. Kendi de eşcinsel olduğu halde iki kadının ilişkisini pasif-aktif, pembe-mavi, dişi-eril gibi heteronormatif/ataerkil kavramlar üzerinden tanımlayacak kadar asimile olmuş tiplere gerçekten tepem atıyor; o yüzden yazıyı yazan kişiye yönelik ilk düşüncem "Sen neyin kafasını yaşıyorsun" oldu. Daha sonra yazının altına yazılan yorumlara baktım, aklımdan geçenleri dile getiren tek kişinin de diğer tüm üyelerden "Geç bu feminizm muhabbetlerini" tepkisi aldığını gördüm.

Maalesef bu sitede ve Türkiye'deki eşcinsel ortamlarda bu zihniyet çoğunlukta. Ve Türkiye eşcinsel altkültürüne hakim olan muhafazakarlık burada sona ermiyor. Daha az önce profiline seks aradığını yazan bir kadının "Sitemiz 'sex' değil arkadaşlık sitesidir, bu tarz arayışlarınız özeldir ve özelinizde yapmalısınız" bahanesiyle siteden atıldığını gördüm (seks'in Türkçe'de sex olarak yazılmasına ne kadar uyuz olduğuma girmiyorum bile). Kadına cinselliğini yaşama izni verilmemesi, cinselliğin (ya da kadınların hayatlarının) "özel" olarak nitelendirilerek tabulaştırılması gibi ataerkil düşünce biçimlerinin kadınlar tarafından diğer kadınlara dayatılmasını bir problem olarak görmüyor mu kimse? Seks arayanlara aşk propagandası yapan bu kafadaki insanlar, mevsimde bir üç gündür tanıdıkları insanlara "hayatımın aşkı" diye hitap edip Facebook'ta soyadlarını değiştirerek aşk kavramını çocuk oyuncağı haline getiren tipler aynı zamanda.

Muhafazakar eşcinsel modelinden gerçekten hiç hazzetmiyorum.

No comments: