Friday, 6 July 2012

we recruit

En son yazdığımdan beri yine bir sürü şey oldu.

Geçen haftasonu D buradaydı. Cuma günü evde takıldık, yemek yaptık, şarap içtik, Jeux d'Enfants izledik. Sabah uyandık, full English kahvaltı edelim diye evden çıktık. Hava çok güzeldi, kahvaltıdan sonra nehir kıyısına gidip biraz hava almaya karar verdik. Nehir kıyısı dediğim South Bank: bilmeyenler için, London Eye'a gelen turistlerden para koparmak için acayip kostümler giyip heykellik yapan, gösteri yapan, enstrüman çalan vs. insanların olduğu bir yer. Tam çimlere yayılmıştık ki, önümüzde bir grup insan gitar çalmaya ve "İsa hepinizi çok seviyor" konseptli şarkılar söylemeye başladı. Gelen geçen dalga geçiyordu, tiplere acıdım gerçekten. Ama komiktiler. Bir tanesi yanımıza gelip Hristiyanlık propagandası yapan bir broşür vermeye kalktı, "İsa gay çiftleri de seviyor mu dostum" diye sormak istedim.

Bunun üzerine nehir turu yapmaya karar verdik. Yanımda çanta bile yok, sadece anahtarlarım ve cüzdanım var, sıfır makyaj, saç baş fena, üzerimde uyurken giymiş olduğum t-shirt, o halde tekneye binip Greenwich'e gittik. Sıfır meridyeni üzerinde bir mekanda oturup Belçika birası içtik. Belçika birasını çok sevdiğimden bahsederken konu tabii ki Belçika'dan açıldı. Sonuç olarak doğumgünümü Belçika'da geçirmeye karar verdik. Londra'dan arabayla 20 Temmuz sabahı yola çıkıp 22 Temmuz akşamı döneceğiz. Toplam iki buçuk saat araba + bir buçuk saat feribot sürüyor.

Amele yanığı olmuş bir halde South Bank'e geri döndük. Eve uğrayıp üstümüzü değiştirdik ve Oxford Street tarafına doğru yola koyulduk. Güney Afrikalı çok şirin bir deniz ürünü mekanında yemek yedik. İngiltere'deki pek çok restoranda %50 indirim yapan Tastecard'ım sayesinde birer bütün ıstakoz, bebe kalamar ve midye kişi başı 20 pound'a geldi!





O akşamı evde sakin bir şekilde geçirdikten sonra sabah uyandık, canımız sushi çekti. YO! Sushi'de 20 pound'a sınırsız sushi yapacaktık, ama daha açılmamıştı. Onun yerine güne sabahın köründe acılı acılı burrito yiyerek başladık. Daha sonra D evine gitti. O gittiği zaman içimi birkaç saat süren, fena bir ağırlık kaplıyor. O da aynı şekilde hissediyormuş.

Hayatımın rahat en güzel haftasonlarından biriydi.

**

Belçika'ya gitmek için sabırsızlanıyorum. Ama yanlış gidebilecek pek çok şey var. D'nin annesi kötü durumda, ona bir şey olur da gidemeyiz ya da erken dönmemiz gerekir diye otel, feribot vs. her şeyi ekstra para ödeyerek flexible ayırttık. D boynunda bir şişlik fark etti, doktoru kötü bir şey olabileceğinden şüpheleniyor ve test sonuçları henüz gelmedi. Ayrıca D'nin diğer kız arkadaşı birlikte tatile gideceğimiz için çıldırmış durumda, her gün gitmemizi istemediğini söyleyip D'ye benden ayrılması için baskı yapıyor. Baskılarının işe yaramayacağını biliyorum, ama her gün D'nin başının etini yemesine üzülüyorum. Benim için dua edin ve her şey yolunda gitsin, nolur nolur nolur.

**

Yarın London Pride var. Göt zekalı Pride komitesi işi fena halde batırdı. Ve üstelik bu seneki World Pride ve  bu olayı organize etmeye dört yıl önce başlamışlar. Para sıkıntısı nedeniyle güvenlik firmasının işi bıraktığı ve bu nedenle Pride'ın tehlikeye girdiği açıklandı. Bunun aylardır bilinmesine rağmen açıklamanın yürüyüşe 1 hafta kala yapılması insanları ayağa kaldırdı. Sonuç olarak yürüyüşe katılan, dekore edilen ve üzerinde insanların falan durduğu float denilen araçlar iptal edildi. İki bin pound verip bunları kiralayan dernek ve türevi charity'ler çok ihtiyaçları olan o parayı boşuna ödemiş oldu. Ayrıca araçların yürüyüşe katılması yasaklandığı için engelliler ve 3 km yürüyemeyecek olanlar yürüyüşe katılamıyor. Yürüyüş iki saat öne alındı, bu nedenle ülkenin diğer ucundan gelenler başlangıcına yetişemeyecekler ve tren/uçak biletlerini buna göre alanlar yürüyüşe katılamayacak. Resmi Pride partileri de iptal edildi. Soho'da sokakta içki içme izni de bu sene olmayacak, insanlar barlara akın edeceğinden her yer tıklım tıkış olacak. Pek çok grup organizasyonu protesto etme amacıyla yürüyüşe katılmayacak. Yürüyüş iki saat öne alındığı için o iki saati yürüyüşün başlayacağı noktada oturma eylemi yaparak geçirmeyi planlayan insanlar var. Ve sırf bunun için dünyanın pek çok yerinden gelen yüzlerce, belki binlerce insan bekledikleri coşkulu kutlama ve karnaval havası yerine birkaç bin insanın ellerinde 3-5 pankartla caddeden aşağı yürümesini seyredecek.

Özetle yarın Londra'da yapılacak olan Dünya Eşcinsel Onur Yürüyüşü Londra için tam bir utanca dönüştü.

Önde gelen bazı LGBT hakları aktivistleri para sıkıntısının nedeninin Londra Belediyesi'nin komiteye söz verdiği 100 bin pound yerine çok daha az bir miktar vermesi ve ayrıca komiteyle imzaladığı bir anlaşmayla komitenin para bulma/medyaya resmi açıklamada bulunma hakkını ciddi anlamda kısıtlaması olduğunu öne sürdü. Homofobik olduğunu sağır sultanın bile duyduğu muhafazakar Belediye Başkanı Boris Johnson'un komitenin önünü bilerek kestirdiği iddia edildi.

İddialarda doğruluk payı gerçekten olabilir, çünkü geçen hafta Gaydar ve Smirnoff'un gereken parayı ödeyerek Pride'ı kurtarma teklifleri belediye tarafından "çok geç olduğu" gerekçesiyle reddedildi. Eski komite görevlilerinden biri aslında çok geç olmadığını, belediye isteseydi Smirnoff ve Gaydar'ın katkısıyla Pride'ın kurtarılmış olabileceğini söyledi.

Nedir ne değildir bilemiyorum. Ama organizasyon komitesi günlerce en ufak bir özür bile dilemedi ve kendi başarısızlıklarını "Köklerimize dönüyoruz, Pride'ın amacı eğlenmek değil dünyanın diğer yerlerinde yürüyemeyenler için yürümektir" gibi sikko bir açıklama yaparak gizlemeye çalıştı. Gereken parayı denk getiremeyeceklerini aylardır bilmelerine rağmen böyle bir açıklamayı son anda yaptılar. Eminim böyle bir çözüm bulmak yerine birkaç ay öncesinden sıkıntıda olduklarını söyleseler ve katılacaklardan birkaç pound ücret talep etseler bu iş bu noktaya gelmezdi. Dört senede insan nasıl bunu organize edemez?

Yarın yürüyüşte nasıl bir atmosfer olacak en ufak bir fikrim yok. İnsanlar -haklı olarak- çok sinirli.

No comments: