Monday, 26 September 2011

whatever you've planned for me, i'm not the one

İlginç bir haftasonu geçirdim. Haftasonu sezonun son deniz faslını yapma adına Karaburun'a gittik. Annemin birkaç arkadaşı ve onların arkadaşları vardı. Akşam hep birlikte rakı sofrasına oturuldu. Masada çoğu bir gazetede ya da internet sitesinde yazan, hepsi son derece kültürlü ve ilgi çekici 10 kadar insan vardı. Muhabbeti keyifle dinliyordum ki, bu insanlardan biri -yaş, konum vs. açısından masa hiyerarşisinde en üstte olan insandı göründüğü kadarıyla- son derece homofobik laflar etmeye başladı. Karşımda oturan insanlarla karşılıklı yüz buruşturmamız sırasında göz göze geldik o laflar edilirken, yani masada o cümlelerden hazzetmeyen tek insan ben değildim kesinlikle. Ama kimse bir şey demedi, kimse "Böyle bir dille konuşmayın lütfen" demedi. Bu muhabbet birkaç kez daha tekrarlandı aynı insan tarafından. Anneme hem adamın laflarından, hem de kimsenin tepki vermeyişinden rahatsızlık duyduğumu söyledim. "Boşver şimdi, bir şey deme, içkili zaten çok" tepkisi verdi annem.

Bir insanın alkollü olması, bilmemnerenin saygıdeğer yazarı olması, dedem yaşında olması, "ibne" kelimesini mizahi bir bağlamda kullanması, falan filan olması homofobik laflarının hoş görülmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Homofobiye her yerde, her zaman meydan okunması gerekiyor. Ve ben o anda hem 1-2 kişi dışında kimseyi tanımadığım bir ortamda bulunduğumdan, hem yaşça herkesten küçük olduğumdan, hem de aralarına sırf annem yüzünden dahil olduğum bir insan grubunun keyfini kaçırmak istemediğimden bir şey diyemedim o anda. Gece boyunca bir daha adamla muhatap olmamaktan başka şey yapamadım. Kendime saygı seviyem 10 puan azaldı bu yüzden. Bir daha asla kimsenin homofobisini tolere etmek zorunda kalacağım bir duruma düşmek istemiyorum.

**

Pazar günü Karaburun dönüşü ben Arby's'e gitmek istiyorum diye Balçova'ya gittik. Yazın baktığımda Arby's Balçova Kipa'da diye gördüğümü hatırlıyorum. Baktık değilmiş, Asma Çatı'daymış. "Asma Çatı" gibi adını bile bilmediğim bir yerde olsa hatırlardım kesinlikle, Balçova Kipa'yı tamamen sallamış olmam mümkün değil. Arby's hep Asma Çatı'da mıydı, yoksa bir ara Kipa'da da oldu mu?

Neyse, Arby's'i bulup beklemekten soğumuş ve sertleşmiş ekmekli yemeğimizi yedikten sonra Ikea'ya gittik eve bir şeyler bakmak için. Pazar günü Ikea'ya gitmek inanılmaz bir hataymış, bunu anladım. İçerideki 1500 insanın hepsi birbirini ittiriyor, birbirinin önüne falan atlıyordu. Bazı insanlar yol ortasında durmuş laflarken insan trafiğini tıkıyordu, biraz sert bir şekilde "Pardon, geçebilir miyim" deyince de küfretmişim gibi yüzüme bakıyorlardı. Üstüne üstlük çıkışta park yasak olan yükleme alanına araba park edip içeri giren dangoz insanları görünce bu ülkeye dair umudumu biraz daha yitirdim.

Eve gelirken trafikte salağın teki saçma sapan makaslayıp dururken öyle bir önümüze fırladı ki, az kalsın kaza yapıyorduk. Anneme "Niye kornaya basıp uyuz olduğumuzu belirtmedin" diye sordum. "Şehir eşkiyası bi tipe denk geliriz başımıza bişey gelir aman boşver" cevabı verdi. Geçenlerde iş arkadaşlarından bir tanesi saçma sapan hareketler yapan bir adama korna çaldıktan sonra adam kadına yanaşıp arabasını bariyerlerle kendisinin arasına sıkıştırmış. Kadının arabasında oluşan hasar bariz olmasına rağmen polis "Eğer şikayetçi olursanız ifade vereceksiniz, mahkemeye gideceksiniz falan, uzun iş, emin misiniz, uğraşabilecek misiniz bunlarla" falan demiş. Yine ülkem insanıyla ilgili sosyal tespitlere daldım bunu duyunca.


No comments: