Tuesday, 27 September 2011

the one behind the wheel

Yıllardır birlikte olan, ve yıllardır her görüşmemde mutlaka kavga modunda olan bir çift tanıyorum. Bu çiftle ne zaman aynı ortama denk gelsem ya kavga ediyor ya da "ayrılmış" oluyorlar. En son birkaç gün önce milyonuncu kez ayrılıp arkadaş ortamlarındaki herkesi de olaya dahil edip gerdikten sonra yine barışmışlar, "Sana nasıl aşığım biliyor musun" ruh haline geçmişler.

Böyle haftada bir kavga eden, ayda bir ayrılıp "Bu kez kesin bitti" yapan, sonra yeniden canım cicim olan insanlarla çok ayrı dünyalarda yaşıyoruz sanırım. Benim insanlarla ilişkilerimde bir kavga kavramı vardır, bir de tartışma. Tartışma, tarafların fikir ayrılığına düştüğü, ve sonra her tarafın fikrini karşısındakine insan gibi medeni bir şekilde açıklarken aynı zamanda diğer fikirleri de ne kadar kendine ters görünürse görünsün kafasında tarttığı; duygulara rağmen yine de mantık çerçevesi dahilinde olan bir durumdur. Kavga, insanların fikir ayrılıklarını mantıktan uzak ve kapalı zihinli bir şekilde düşüncelerini karşı tarafa zorla/duygu sömürüsüyle/triple/manipülasyonla bilmemneyle kabul ettirerek çözmeye çalıştığı bir durumdur. Bir ilişkide tartışmalar olur, ama kavgalar olmamalıdır bana göre. Dolayısıyla ilişkilerde kendine saygısından taviz vermeyen biri haline geldiğimden beri kavgalar benim için ilişkiyi tamamen bitirme sebebidir.

Bir önceki sevgilimle bir gün çok kötü bir kavga etmiştik, ve ben bunu ilişkimizin sonu olarak yorumladığımdan baya üzülmüştüm. Ben bu kadar üzgünken neden bu kadar tepkisiz olduğunu sorduğumda, olaya "Kavga ettik ama aramız ertesi güne düzelir" diye baktığını ve benim niye tek bir kavgayı ilişki bitirecek bir şey olarak gördüğümü anlayamadığını öğrenmiştim. Çoğu insan onun kafadan sanırım.

No comments: