Monday 19 September 2011

rolling in the deep

Dünya kesinlikle çok küçük.

İstanbul'da stajım süresince kalacak yer arayışımda ailem ve arkadaşlarım aracılığıyla karşıma çıkan iki insanla da aynı ortamda ve sosyal çevredeymişiz orada eskiden yaşadığım süre içinde. Bunlardan bir tanesi annemin üniversiteden arkadaşının kızı. Facebook'ta gördüğüme göre de son derece gay. Dünya küçük işte.

**

Cuma günü sonunda kaydımı sildirmeye Yeditepe'ye gittim. 3.5 yıl sonra, hayatım 180 derece değişmiş bir halde okula gitmek çok garip ve hüzünlüydü. O zamandan beri hem ben, hem de okul baya değişmişiz.

Kayıt sildirme ne zahmetli işmiş, bunu fark ettim. Önce Öğrenci İşleri'nden bir form almak, sonra onu okulun farklı binalarındaki 7 ayrı kişiye imzalatmak gerekiyor. Mali İşler'deki kadının "E sen 3 yıldır okula gelmemişsin, kaydın da dondurulmamış son 2 yılda" diye bana sinir olup imzalamasının ardından imza faslım başladı. Hukuk Binası'na gittim bölüm ofisi için, ve öğrendim ki Siyaset Bilimi Güzel Sanatlar Binası'na taşınmış (o binanın adını bari Sosyal Bilimler ve Sanat falan yapsalarmış). Oradan da imzamı alıp Hukuk'a geri gittim fakülte dekanına imza attırmak için. Adam "Tebrikler" cümlesi eşliğinde imzayı attı, Öğrenci İşleri'ne gittim, kayıt sildirme işlemini tamamlayıp lise diplomamı ve YÖK denkliği için gereken belgeleri aldım.

Yeditepe'yi bazen çok özlüyorum, ama asıl özlediğim okul mu yoksa orada okuduğum zaman dilimi mi bilemiyorum.

**

Salondaki Digiturk receiver'ımız kafayı yedi, en çok izlediğim dizi ve film kanallarının çoğunu göstermiyor birkaç haftadır. O yüzden Türk kanallarına bakmak zorunda kalıyorum odamda televizyon izlemek istemediğim zamanlarda. Şu ana kadar farklı kanallardaki dört dizinin birer bölümünü izlemiş bulundum. Karşıma çıkanlar kızını döven babalar, buna ses çıkarmayan sinmiş anneler, çocuğunun dışarı çıkmasına bile izin vermeyen aileler, bir sürü iğrenç taciz ve tecavüz sahnesi, ve kadına yönelik yapılan "namus" ve "şeref" muhabbetleri oldu. O kadar tiksindim, o kadar rahatsız oldum ki anlatamam. Böyle aile modellerinin örnek olarak gösterilmesi gerçekten midemi bulandırdı. Özellikle İffet'i yarım saat izledikten sonra beynimi çamaşır suyuyla yıkayıp o deneyimi aklımdan silmek istedim hiç abartmıyorum. Bu ülke nereye gidiyor temalı endişem iyice arttı şu son bir haftada.

Bu konu bir tek benim dikkatimi çekmemiş ayrıca. (bkz. televizyon kanallarında artan namus temalı diziler)

No comments: