Cumartesi Ezgi'yle Brighton'daydık. Sabaha bir tapas mekanında atıştırıp şarap içerek başladık. Sonra bütün gün 203820 tane vintage mağazası gezdikten sonra deniz kıyısında bir yere oturup deli gibi yemek yedik, biraz daha şarap içtik. Denize bayıldık, bir sürü fotoğraf çektik, huzurlandık, mutlu olduk, bir adet girl bar olan The Marlborough'ya gittik. Fena sarhoş olduk, tam o anda mekana giren alakasız 2 tane ayyaş herif 2 kızın masasına oturdu. Öyle bir mekanda 2 yalnız erkeğin oluşunu garipsedik, ama bir sorun olduğunu anlamadık. 5 dakika sonra heriflerden birinin kızlardan birinin kafasına şişe fırlatmasıyla (ve ıskalamasıyla) baya bir kavga çıktı, diğer kızın herife yumruk atmasından sonra fena halde butch mekan çalışanları adamları kovdular, tam o sırada polis geldi, biz Londra'ya dönerken hala adamların ifadeleri alınıyordu. Fena.
Uzun zamandır geçirdiğim en güzel gündü. Deniz kıyısında yabancı bir şehirde sevilen bir arkadaşla en ufak bir plan ve zorunluluk olmadan kafaya göre gezip dolaşmak, bir sürü değişik şey yiyip içmek gibisi yok.
Hayatımda ilk kez bu kadar sıradan gün modunda bir Sevgililer Günü geçirdim. Gerçekten, daha önce sevgilim olmayan yıllarda bile en azından bir "love is in the air" moduna geçiyordum. Bugün gayet sıradan bir güne uyandım, sıradan bir şekilde okula gittim, bu dönem ilk kez bir derse geç kaldım, okul çıkışı alışverişe gittim, kendime bir etek aldım, evin yanındaki kebab shop'tan kendime bir burger aldım. Günün sıradan olmayan ilk olayı yemeğin parasını öderken başıma geldi, yanımdaki 20 poundluk paranın geçersiz olduğunu öğrendim. Adamlar beni bildiklerinden ve Türk olduklarından "Olsun, sonra verirsin, boşver" falan yaptılar ama kötü hissettim yine de. Eve gelince nete girip kontrol ettim, bendeki bu 20'lik tedavülden kalkalı tam 10 yıl olmuş. Ve bana bu parayı Türkiye'deki bir banka verdi. Pes yani, hakkaten pes. Şimdi bu gerizekalı parayı değiştirmek için bir sürü uğraşmam gerekecek, çok eski olduğu için normal bankalar değiştirmiyor.
Buna sinirim bozulmuş bir şekilde otururken ev arkadaşım geldi, "Dışarı çıkıyorum gelsene, bugün Sevgililer Günü, evde oturulmaz" şeklinde. "Ama Valentine'ım yok ki" dedim, "Ben senin Valentine'ın olurum" dedi, çok şirindi, ama yarın akşam çıkacağımdan bu akşam çıkmak istemedim. 2 gece üst üste çıkamıyorum.
Bu Sevgililer Günü'nü neden bu kadar sıradan geçirmekte ısrarlıydım bu sene, bilmiyorum. Bugün çıkmak istesem çıkabileceğim 2-3 insan vardı, ama hepsini reddettim. İçimdeki hopeless romantic aşık olmadığı biriyle Sevgililer Günü geçirmek istemedi galiba. Şu ana kadar aşık olmadığım halde bir sürü insanla "sevgili" oldum, Sevgililer Günü'nde çiçek-yemek ikilisini yaşadım, onlara "Ben de" dedim "Seni seviyorum" dediklerinde. Bir daha öyle olsun istemiyorum, o yüzden sevgilimsilerimle yarın görüşeceğim.
Günümün tek atraksiyonu üyesi olduğum bir forumdaki Secret Valentine başlığıydı. Her sene belirlenen birine "Bilmemkime aşığım, bilmemkimden hoşlanıyorum" vs türü mesajlarınızı yolluyorsunuz, anonim olarak yayınlıyor o da bunları. Ben kimseye göndermemiştim, ama bana 2 tane mesaj gelmiş. Üstelik birisi de "Çok güzelsin, gülümsediğinde daha da güzelsin" türü bir şeydi. Mutlu oldum okuyunca, bugünü çok sıradan geçirdiğime biraz üzülüyordum.
Şimdi günlerce merak edeceğim bu mesajların kimden olduğunu.
No comments:
Post a Comment