Saturday 19 February 2011

the deliverer



İngiltere'de her yıl Şubat ayı LGBT History Month olarak kutlanıyor, o yüzden Şubat boyunca neredeyse her gün bir LGBT etkinlik var. Bugün British Museum'da LGBT Film Günü'ydü.

"Cumartesi sabahı beni 8.30'da kaldırabilecek tek şey Xena" kesinlikle. Gün Xena ile başladı, ardından uzun zamandır ilgimi çeken Amerikan yerlilerinde çift cinsiyet/çift ruh kavramını anlatan Two Spirit People adlı bir kısa film gösterildi. Sonrasında Kral 2. Henry'nin "Will no one rid me of this meddlesome priest" lafıyla güme giden Thomas Becket'in Archbishop of Canterbury oluşunu ve sonrasında gelişenleri anlatan film Becket vardı. 2 yıl Canterbury'de katedralin dibinde yaşamış ve Becket'in katedraldeki mezarını görüp "Hayalet dedikoduları dedikodudur muhtemelen ama burada bir enerji var" diye düşünmüş bir insan olarak bir çok sahnesi Canterbury Katedrali'nde geçen bu filmi izlemek içimde garip hisler uyandırdı. Ayrıca filmde Kral 2. Henry ve Becket'in sevgili olduğu ima ediliyordu. Ya da Henry'nin sürekli Becket'i sevdiğini söylemesine ve annesinin "Becket'e karşı olan hislerin 'unnatural'" demesine bakılırsa iddia ediliyordu. Doğru mudur bilemiyorum, ama o subtext (bariz bir şekilde sevgili olmamaları ama bunun ima edilmesi) bana biraz zorlama geldi, film LGBT Günü çerçevesi içinde gösteriliyor olmasa Henry-Becket ilişkisine ben bromance gözüyle bakardım, sevgililik gözüyle değil.

Diğer yandan Xena kült lezbiyen dizi olarak tanımlandığında "Xena'nın lezbiyenlikle ne alakası var?" diyenler vardı. Sanıyorum kendileri benim izlediğim Xena'dan farklı bir Xena izlemişler. İkilinin bariz öpüştüğü ve birlikte çıplak banyo yaptıkları sahneler dışında sevgili oldukları bir çok bölümde ima ediliyordu (en basitinden, aklıma gelen ilk örnek: A Day in the Life adlı bölümde Minya'nın Gabrielle'e erkek arkadaşı Howard'ı işaret ederek "He's mine," dedikten sonra Xena'yı işaret ederek "She's yours" demesi).




Dizi bittikten sonra Lucy Lawless'ın bir röportajda "Gabrielle Xena'nın sevgilisi miydi" sorusuna verdiği cevap yeterince açıklayıcı zaten:

"There was always a 'Well, she might be or she might not be,' but when there was that drip of water passing between their lips in the very final scene, that cemented it for me. Now it wasn't just that Xena was bisexual and kinda liked her gal pal and they kind of fooled around sometimes, it was, 'Nope, they're married, man.'"




7 yaşındayken falan her Pazar gecesi obsesif bir şekilde başlamasını bekleyip annemler salondaki asıl televizyonda başka şey izliyor diye küçük, eski mutfak televizyonunda izlediğim Xena'yı yıllar sonra kocaman bir sinema ekranında, 100 kadar gay insanla birlikte izlemek nasıl bir deneyimdi anlatamam. Bölüm başladığı anda tüylerim diken diken oldu, hayatımın en heyecanlı anlarındandı.

No comments: