Monday, 3 January 2011

one's not enough

Bu yıl hayatımın en materyalistik yılbaşı dönemini geçirdim. Hayatımda hiç bir zaman bu kadar "fiyatlı" hediyeler almamıştım.

Bizim ailede hediye kavramı yoktur, ne yılbaşlarında ne de doğumgünlerinde. Yıllardır doğumgünümde annemden üstüne tek bir mum dikilmiş bir dilim Özsüt pastasından başka şey beklememeye alışmışımdır mesela. Ne lisede, ne üniversitede, hiç bir mezuniyetimde ailemden bir hediye aldığım olmamıştır. Alınırsa ufak şeyler alınır, pek maddi değeri olmayan.

Bunun birinci nedeni annemin özel günlerde hediye alma olayını "kapitalist tuzak" olarak görüyor olması. "Bana bu sene ne alıyorsun" diye şaka yaptığımda bile sinir olup "Niye, bir şey mi almam gerekiyor" tepkisi verir. Diğer neden ise zaten hayatımdaki her şeyin ailem (çoğunlukla annem) tarafından ödeniyor olması. Anneme hediye almıyorum, çünkü alsam bile parası onun cebinden çıkıyor. Annem bana hediye almıyor, çünkü zaten bilmemkaç milyar verdiğim Balenciaga çantalara kadar aldığım her şeyi sesini çıkarmadan o ödüyor. Bu durumda "hediye" kavramı anlamsız oluyor.

Bu sene nedense hem annem, hem de babam fena halde coşmuşlardı. İkisinden de hiç beklenmedik hediyeler aldım.

Yeasayer konserinde bozduğum dijital kameram çalışıyor olmasına rağmen tamamen dolu pilleri boş gösterir ve 10 dakikada kapanır hale gelmişti. Zaten karanlıkta çok kötü çekiyordu (flaşı fenaydı), ve yıllardır bir sürü konsere gidip doğru düzgün resim çekemeden ayrılmaya sinir oluyordum. O yüzden babamdan bir fotoğraf makinesi istedim. Fotoğraf makineleriyle şansım iyi değil. Ya bozuluyorlar, ya çalınıyorlar, ya da bir yerlerde sarhoş kafamla kaybediyorum. Son 4-5 yılda 2934829 tane makine değiştirdim. O yüzden pahalı makine istemiyordum. Babam da gider ortalama bir şey alır diye düşünüyordum, ama o gidip bulabildiği en pahalı Sony'i almış. Evet, kapkaranlık bir odada bile günlük güneşlikmiş gibi süper fotolar çekiyor, ama bazı insanların bir aylık maaşına denk gelen bir makineyle sokağa çıkmaya cesaret edebilecek miyim, emin değilim. Yılbaşında falan o riski almak istemeyip eski makinemi kullandım.

Bunun ertesi günü annemin yılbaşı yemeğimiz için eve gelmesini bekliyordum. Geç kaldığı için tüm yemeği ben pişirmek zorunda kaldım, ve thank the gods, hayatımdaki ilk roast dinner denemem facia ile sonuçlanmadı. Geç kaldığı için anneme sinir olmuş bir şekilde şarabı yarılamıştım ki annem "Sana hediye aldığım için geç kaldım" diyerek çıkageldi. Elinde yine bir aylık maaş ödenmiş bir pırlanta kolye. Kolyeye bayıldım mı? Evet. Ben bu kadar içen bir insan olarak onunla dışarı çıkmaya cesaret edebilir miyim? Hayır.

Bende böyle pahalı şeyleri kullanamama hastalığı var. Başına bir şey gelir diye korktuğumdan kullanmıyorum, ama onlar zaten kullanılmak için alınmışlar, değil mi? Evde sırf bu korku yüzünden kullanamadığım bir sürü çantam var. Dolabımın bir köşesinde bekliyorlar. Note to self: Bundan sonra onları kullan. Kullanılmıyorlarsa o para zaten boşa harcanmıştır.

Bir de iPod, dijital kamera, laptop vs. gibi şeyleri sonuna kadar kullanma huyum var. Her yeni model çıktığında elektronik/teknolojik ürünlerin değiştirilmesine sonuna kadar karşıyım, kullanılamaz hale gelene kadar kullanıyorum. Beni son model bir telefon, iPod, bilgisayar vs. kullanırken asla bulamazsınız. 5 yıl önce aldığım (evet, oha) Sony Vaio laptop'um ölmek üzere olduğunu son birkaç aydır göstermeye başlamıştı. O yüzden yeni bir laptop arayışı içindeydim son 2-3 haftadır. Sony takıntılı olduğumdan başka markalara bakmak bile istemiyordum, ama Sony'nin çoğu laptop'u 2.7 kg ve benim gibi sürekli yollarda olan biri için el çantasında hem 2.7kg'lık notebook hem de yanında bir minik netbook taşımak tam bir işkence oluyor. O yüzden daha hafif bir şey gerekiyordu. Sony'nin bulabildiğim tek hafif laptop'unun ise CD sürücüsü yoktu. O yüzden hafifliği mi önemli, cd sürücüsü olması mı ikilemi içinde bir süre geçirdikten sonra zaten external cd sürücüm olduğundan cd sürücüsüz ama hafif olanı tercih ettim. Bir kaç gün içinde elime ulaşacak, mega heyecanlı bekliyorum.

2 comments:

muslezita said...

Musssmutlu yıllar o zaman:)

zerofeelings said...

teşekkür ederim, sana da :)