Tuesday, 11 January 2011

of urban life and the gender binary

Essay yazma çabalarıma yardımcı olsun diye Ritalin'imi almış etki etmesini beklerken dün aklıma gelen ama yazmaya üşendiğim bir şeyi paylaşmak istedim. Londra'ya döneli 24 saat oldu, ve içimde yok edemediğim garip bir his var.

İzmir'e gidişimin birkaç hafta öncesine kadar "Londra'da yaşadığım için çok mutluyum, burada Türkiye'de hiç keşfetmeye fırsatım olmayan yönlerimi sonuna kadar ortaya çıkarabiliyorum, ruhen beni çok besleyen bir şehir" diye düşünüyordum. Mezun olunca ne şekilde olursa olsun bir yolunu bulup kesinlikle burada kalmaya niyetliydim. Ama o kadar sakin, huzurlu ve mutlu bir zaman geçirdim ki; ilk kez İngiltere'ye "Keşke dönmem gerekmeseydi bu kadar erken" diyerek döndüm. Ve şimdi İzmir'de geçirdiğim o 3 haftayı özlüyorum. Türkiye'nin kendisini özlemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Her yerini bildiğim bir şehirde yaşamayı özlüyorum, annemle ve kedimle birlikte yaşamayı özlüyorum, çamaşır bulaşık fatura vs derdi olmadan yaşamayı özlüyorum, temizlikçimiz olmasını özlüyorum, her yere taksiyle gidip gelmeyi özlüyorum, yıllardır tanıdığım arkadaşlarımın olmasını özlüyorum, yılda bir taşınmamayı ve evime bağlanabilmeyi özlüyorum, "Seneye ne yapacağım, nerede yaşayacağım" sorusu olmamasını özlüyorum, bunların hepsini özlüyorum evet. Bunlar mekana bağlı özlemler değil. Keşke bunların hepsini Londra'da elde edebilseydim, keşke annem ve kedim burada olsaydı en azından. Hayat kusursuz olurdu o zaman.

Şimdi böyle diyorum ama, uzun süre Türkiye'de kalınca da Londra'yı özlüyorum. Şu anda bu kadar melankolik bir ruh halinde olmamın nedeni yeni gelmiş ve essaylerim yüzünden odama hapsolmuş bir şekilde Londra'nın sevdiğim yönlerinden uzak yaşıyor olmam. Buradan Türkiye'ye döndüğümde de, oradan buraya geldiğimde de ilk birkaç gün büyük uyum zorluğu çekiyorum. Her şey çok sürreal görünüyor gözüme. Sonra alışıyor, içinde bulunduğum şehrin tadını çıkarıyorum, özlemim çok nadiren kendini gösteriyor. En kısa zamanda hayatıma o "normallik" hissi geri dönsün istiyorum.

Facebook'ta arkadaşlarımdan birinin I Reject the Gender Binary türü bir gruba üye olduğunu gördüm az önce. Sanırım kendisinin gender binary'nin ne olduğuna dair ciddi yanılgıları var. Zira "Kadın dediğin kadın gibi görünmeli, butch'lar erkek gibi görünmeye çalışıyorlar, bence iğrençler" türü laflar gender binary'i reddetmek değil gidip orta yerine kurulup oturmak oluyor.

Bu bahsettiğim insanı severim, ama o tür laflar ettiğine denk geldiğimden beri ona bakışım değişti. Ayrıca Facebook'ta wall'una bir şeyler yazdığımda ve altına hiç tanımadığım halde bana laf atmaya çalışan eziklerin yorumları doluştuğunda bunları silmemesiyle de alakalı olabilir bu. Yorumu atan kişi ne kadar yaranmaya çalıştığım, beni sevsin istediğim biri olursa olsun ben birisi arkadaşımın duvarıma yazdığı bir şeye abuk subuk kavga çıkarmaya çalışıcı yorumlar atsa bunları kesinlikle silerdim. Ağzının payını da verirdim o insana, ama bu insanlardan çok şey beklemek oluyor galiba.

Sevdiğiniz insan sizin fikirlerinize çok ters düşen laflar etse (ölümüne faşist olsa mesela), ona olan sevginiz azalır mıydı?

No comments: