Dün Londra'da A Single Man izlemeyi başardım sonunda. Aylardır bu filmi bekliyor olduğum gibi hayatımda hiç bir filmi beklememiştim, izlemeden önceki gece heyecandan zor uyudum, o derece. Son derece yüksek olan beklentilerime rağmen hayal kırıklığına uğratmadı beni A Single Man.
Film Christopher Isherwood'un aynı adlı romanından Tom Ford tarafından uyarlandı bilmeyenler için. Isherwood'un partneri Don Bachardy'nin -filmde İngilizce hocalarından biri olarak görünüyor- kendisini başkası için terk etmesinin ardından kaleme aldığı roman, 16 yıllık sevgilisi ölen George'un hayatındaki bir günü başından sonuna bizlere gösteriyor.
George karakteri Colin Firth için yazılmış sanki, o derece üzerine oturmuş. Filmi izlediğinizde Firth'ün bu rolle neden Venedik Film Festivali'nde En İyi Aktör ödülü aldığını ve aynı dalda Golden Globe ve Akademi ödülüne aday gösterildiğini anlayacaksınız. Aşağıdaki fotoğrafta ve filmin genelinde görebileceğiniz yüz ifadesi verilmek istenen yalnızlık, umutsuzluk ve hüzün hissini çok iyi yansıtıyor. George'un sevgilisi olmadan yaşama devam edemeyen, bir nevi ayakta ölü modunda bir adam haline geldiğini açıkça görebiliyoruz.
Eğer hareketli filmlerinden hoşlanıyorsanız bu filmi büyük ihtimalle sıkıcı bulacaksınız, çünkü çok durgun ve yavaş ilerleyen bir film. Ayrıca tam bir melankoli ve umutsuzluk hakim, başlamasından 5 dakika geçmeden salonun çoğunun ağladığı duyulabiliyordu. Bence kesinlikle görülmeli, ama hüzünlü bir ruh halindeyken görülse daha iyi çünkü odun ötesi biri değilseniz kesinlikle ağlayacaksınız.
Filmde en sevdiğim nokta George'un eşcinsel olmasının sadece ufak bir detay olarak gösterilmesi; filmin ana öğesi sevgilisinin erkek olması değil, ölmüş olması. Ayrıca filmde renkler mükemmel bir şekilde kullanılmış. George'un ruh haline göre donuk, nötr tonlardan sıcak, canlı tonlara geçen renklere dikkat edin. Tom Ford'dan daha azını beklemezdim zaten.
A Single Man sonrası içine edilmiş moralime sıcak bir White Mocha ve Shamim Sarif filmi I Can't Think Straight süper geldi. Alt ya da orta sınıf LGBT temalı filmlerden sıkılmış olan bir insan olarak benim için bu sefer en azından kızlardan birinin mega üst sınıf olması iyi bir değişiklikti. Arada bir çok güldüğüm anlar dışında öyle çok da süper bir film değildi, denk gelirse izleyin ama denk gelmezse piyasada aynı konuyu işleyen çok daha başarılı filmler mevcut. Coming out hikayeleri içimi sıkıyor benim ayrıca, iki karakter de out and proud lezbiyen insanlar olarak tanışırlarsa daha çok hoşuma gidiyor.
Ayrıca filmdeki başrol bayanlarından biri olan Lisa Ray'e dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu kadar etkileyici olamaz bir insan. Yok artık.
Bu arada fotoğrafı için Google'larken öğrendim ki Lisa Ray kansermiş. Üzüldüm.
Random pics from V day:
No comments:
Post a Comment