Sunday 19 December 2010

flight attendant

Heathrow Havalimanı'nda Cuma'dan beri kar ve buzlanma nedeniyle uçuşların çoğu iptal ya da rötarlıydı. Dün kalkışlara baktığımda sabah 9'da kalkması gereken uçaklar akşam 7'de kalkacak görünüyordu (o da kalkabildilerse tabii).

Dün öğlen Amerika'ya gitmesi gereken bir sınıf arkadaşıma saatlerce havaalanında bekledikten sonra uçuşun iptal olduğu ve Salı'ya kadar hiç bir uçuşta yer olmadığı söylenmiş. THY'yi aradım, böyle bir durumda yeni uçuş planlanacağını söylediler.

Normal koşullar altında yarın öğleden sonra İstanbul uçağına binip oradan 23.50'de mi ne son İzmir uçağını yakalayacaktım. En ufak bir gecikme olursa (ki olmaması mümkün değil gibi) o uçak kaçıyor. Bir sonraki uçak sabah 7'de. Her şeyine sinir olduğum ve British Airways İzmir uçuşunu iptal etmiş olmasa asla tercih etmeyeceğim Türk Havayolları öyle bir durum halinde yolcularını bir otele bile yerleştirmeyecek kadar cimri tabii ki. İnsanların bütün gece bir şişe suyun 3TL'ye satıldığı bir havaalanında ne bok yemesini bekliyorlar bilmiyorum. Bana insanoğlunun bildiği her bankadan bir kredi kartı çıkartan anneme şükrediyorum ki öyle bir şey olması durumunda havaalanındaki bir sürü lounge'dan istediğime girebiliyorum. Bu da geceyi rahat rahat koltuklara yayılıp beleş yemek ve beleş sınırsız Jack Daniels eşliğinde beleş internete girerek geçirebileceğim anlamına geliyor. Umarım her şey yolunda gider ve buna gerek kalmaz.

Eğer havaalanında stuck isem yarın bu saatlerde bu şarkıyı söylüyor olacağım:

One day I'll fly free, in the airplanes
"Where's my seat?", "Where's my champagne?"

"I'm such a pretty boy"

Heaven knows the lengths I go
To please them everyday
They don't even notice when I'm down

"Such a pretty boy"

Hotels were closed
And the airport was clean
I was stranded alone
In my southwest dream


No comments: