Saturday 23 October 2010

lip service

BBC'nin yeni dizisi Lip Service'e sarmış durumdayım bu aralar. Bilmeyenler için, The L Word'ün Glasgow versiyonu denebilir dizi için. BBC sitesinde izlenebiliyor (en azından İngiltere'den izlenebiliyor, Türkiye'yi bilmiyorum), 2 bölümü var şimdilik, kesinlikle tavsiye ederim. İskoç aksanı duyunca ?!?! diye kalan biri olarak gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki pek aksanlı konuşmuyorlar.




Eve internet sonunda bağlandı. Lisa'dan da eşyalarımı aldım. Dün tanıdığım ama muhabbetim olmayan bir sürü insanla konuştum, yeni insanlarla tanıştım; social butterfly olma konusunda emin adımlarla ilerliyorum.

Dün gece D'nin çalıştığı yerdeydik. Hala onu gördüğümde kalp atışlarım hızlanıyor ama o takıntı halini üzerimden atmış bulunuyorum tamamen. Onun çalıştığı yere gittiğimde ona takılıp kalıyordu gözlerim 2-3 haftadır, gayet mutlu bir şekilde fark ettim ki yeni potansiyelleri görebiliyorum artık.

Aynı barda çalışan arkadaşlarından biri beni bir ara bir şeyler içmeye çağırdı. İlginç.

4 comments:

Anonymous said...

Bir haftadır arkadaşlara bu diziden bahsedip duruyorum. Fena değil.

Big crush on Frankiee! :)

zerofeelings said...

frankie güzel de, polis kadına sarmış durumdayım ben (heather peace) :)

o kadar ki, aynı zamanda müzikle ilgileniyormuş ve londra'da konseri varmış 3 hafta sonra gayet intimate bir pub ortamında, ona bilet aldım.

dizideki tek gay oyuncu ayrıca bildiğim kadarıyla.

Anonymous said...

Heather'ın bende hiç bir etki yaratmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Ayrıca dizinin de TLW' ün gölgesinde kalacağını düşünmüyorda değilim.

Çarpılma yaşadığım ikinci dizi karakteri oldular kendileri. İlki tabi ki Shane'di.

zerofeelings said...

aslında bir daha düşündüm de, the l word ile hiç alakası yok bence dizinin. gay kadınların yaşamlarını anlatmaları dışında ortak bir noktaları yok denebilir hatta.