Friday 23 April 2010

strange reunions

İzmir (daha doğrusu Alsancak) bir garip gerçekten. İstanbul'daki (daha doğrusu Taksim'deki) sürekli hareket, değişim hali burada yok. İnsanlar yıllardır hep aynı, ortam aynı, sadece mekanlar değişiyor. Yılda bir falan bir mekan moda oluyor, kapanınca ya da işletme değişince aynı insanlar başka yere sürükleniyorlar. Çok ilginç. Yıllardır aynı yerde, aynı arkadaşlarıyla olan insanlar. Bu hometown ile (Türkçe kelime çok düşündüm ama bulamadım) bağını koparmama huyuna sahip olmayan tek insan ben miyim? İnsanın o kadar yıl boyunca değişmemesi mümkün değil çünkü, ve insanlar değişince en azından bazılarının eğlence anlayışları ya da arkadaş çevrelerinden beklentileri de değişir değil mi? Yok burada öyle bir şey. İnsanlar birbirlerine çok bağlılar. Ben öyle değilim. Artık yaşamadığım bir şehirle internet, telefon vs üzerinden bağlantılarımı koruyacak enerjim yok. Zaten mega sosyal bir insan olmadığımdan bütün sosyalleşme çabalarım yeni taşındığım yerlerde (İstanbul, İngiltere vs) harcanıyor. İngiltere'ye "İzmir'e dönene kadar buradayım" değil "Artık ben burada yaşıyorum" gözüyle bakıyorum. Orada kendime arkadaş çevresi oluşturmak zaten tüm enerjimi alıyor, zaten felaket derece introvert biriyim, aynı anda İzmir'e de bir yerden bağlanamıyorum malesef. Sosyallik limitim bu benim, ikisini birden aynı anda yürütemiyorum. İnsanlar nasıl yapıyor bunu? Artık başka bir şehirde yaşadığımı kabullenip hayatımdaki önceliği o şehre vermiş olmamda mı bir gariplik var, yoksa geçmişe tutunmakta ısrar edenlerde mi?

Don't ask me for any favours
And I won't ask how you're doing.
Leave me alone
'Cause after all,
Dealing with you is a nuisance.

No comments: