Monday, 28 April 2008

la musique

Geçen Cuma iPod'umun şarj aletini İzmir'de unuttuğumu fark ettim. Ve aynı zamanda ne kadar iPod bağımlısı bir insan olduğumu. Müzik olmadan asla yürüyemeyen ben, sigara almak için 2dk yürümem gereken yolu yürürken sıkıntıdan krizler geçirdim. Cuma akşamı sipariş verdiğim iPod şarj aleti Cumartesi akşamı hala elime ulaşmamış olduğundan, akşam Taksim'e giderken yolda dinleyebileceğim birşeyler bulmam gerekiyordu. Bütün odamı arayıp eski Discman'imi bulduktan sonra, birisi giderken dinleyeceğim geceye-hazırlanıyorum-bebeğim modu şarkılardan, diğeri de bir-cumartesiyi-daha-geride-bıraktım-elime-hiçbişey-geçmedi-ve-ağlayasım-var şarkılarından oluşan 2 cd yapmaya karar verdim. Sevgili Vaio laptopımın ilk 5 cd'yi yazdırırken hata vermesinin ve benim sinir krizleri geçirmemin ardından, laptopla mantık çerçevesi içinde sakin sakin konuşmaya karar verdim. "Bak canım" dedim ona, "seni çok seviyorum, ama senin ağzına sıçarım, ona göre". İkna edici olan şey kibar tavrım mıydı yoksa içten dualarım mıydı bilmiyorum ama laptop bu kez cd'yi hata vermeden yazdı. -Sigara alıp geliyorum- Geldim. Sonuç olarak saçım başım felaket bir halde geç-kaldımmmm şeklinde evden çıkıp dolmuşa bindim. Çılgın dolmuşçu sayesinde yarım saatte karşıya geçtik, böylece sadece fashionably late olarak durumu kurtardım.

Yol boyunca düşündüğüm şeylerden birisi "şarj aleti" kelime öbeğiydi. Normalde alet ya da cihaz yerine makine kelimesini kullanan biz insanlık, neden konu şarja gelince alet ya da cihazı tercih ediyorduk acaba? Pek tabii şarz diyen cehalet kurbanları da vardı aramızda, o halde alet kabul edilebilir bir ayrıntıydı.

Diğer kafama takılan şey ise yarım saat boyunca kafamda yankılanan "thank god there's music" cümlesiydi. Britanya'nın köpeği olduğumdan İngilizce düşünüyorum, evet. Gün içinde kendi kendime konuşurken İngilizce konuşur, rüyalarımı bile bazen İngilizce görürüm. Bir yerime birşey olduğunda ouch der, bardak kırınca oh shit tepkisini veririm. Konuya dönersek, müzik olmadan tek bir saat bile geçiremediğimi fark etmiş oldum bu sayede. Ayrıca mp3 player'ım adaya düşsem götüreceğim üç şeyden biri olurdu kesinlikle. Tanrı iPod'u korusun!!

5 comments:

ilke said...

Makine (makina) daha çok büyük düzenekler için kullanılır yavrum. Şarj aleti gibi cebine atabilceğin türden şeyler olsa olsa "alet" veyahut "cihaz" olur.

zui said...

bi tek ben değilmişim demek kendi kendime ingilizce konuşan
alakasız yorum burdan

turuncu said...

cihazdan çok şarj kablosu olarak anmayı tercih ediyorum kendisini. zira iletkenlik özelliğinden başka bir düzenek içermiyor. yoksa hatırlarım, çok eskiden kalem pilleri şarj makinasına atardık. pek de kocamandı hem, ham yapardı pilleri, kırmızı kırmızı yanardı gözleri.

issue said...

hatta hadi ipek pizza söyliyelim dediğimde *yeyyy* cevabını alıyorum.

zerofeelings said...

cihaz olarak bahsettiğim şey normal usb kablosu değil, prize takılan şey. of bilmiyorum. fotoğraf makinesi de küçük aslında, ona niye fotoğraf cihazı demiyoruz? ilginç.