Tuesday 16 October 2007

you and me alone, sheer simplicity

Yarın bütün hayatımın yönünü tamamen değiştirecek bir gün olacak. Hiç emin değilim aslında bu kadar radikal bir karar vermek isteyip istemediğimden. Ama bu konuda düşünmek de istemiyorum. Düşündüğüm zaman korkmaya başlıyorum çünkü. Başarıp başaramayacağımdan, herşey daha da kötüye giderse dayanıp dayanamayacağımdan korkuyorum. Son zamanlarda herşey bir garip oldu. Ve bugün Çınar bana bunun nedenini sorduğunda, hiç bilmiyor olduğumu fark ettim. Kötü giden tek birşey yok, hatta herşey olabildiğince kusursuzken; aylardır üzerimde olan o ağırlığın, bıkmışlığın nedeni ne olabilir? Hiç bilemiyorum. Düşünmüyorum. O kadar çok ilaçtan sonra düşünemiyorum da zaten. Sanki beynimin içinde, çok çok derinde bir yerlere sıkışıp kalmış gibiyim, vücudum saçmalarken uzaktan izlemekten başka şey gelmiyor elimden. Algılayamıyorum artık hiçbirşeyi. Dünyada benden başka insan yokmuş gibi geliyor, zaman kavramımı ise özellikle Amsterdam'a gittiğimden beri tamamen yitirmiş durumdayım. Gidişimden öncesi yıllar önce ve bir başkası tarafından yaşanmış şeyler gibi geliyor. Bir başkası tarafından yaşanmış değil aslında, bir başkasının olduğu bir film izlemişim gibi daha çok. Geldiğimden beri de misafir gibiyim her gittiğim yerde. Okuldaki son günleri olduğunu bilmenin umursamazlığını yaşayan lise son öğrencisi havası var üstümde. Amsterdam'da oturup True Romance izlediğim gün, ya da Alsancak'taki son akşamım şu anki kadar yakın ve kesin görünüyor zaman açısından. Neden böyle olduğunu, ne olacağını, ne olması gerektiğini bilmiyorum.

Soru: Neden kırılmamak için kendini umursamazlaştıran ve kocaman ego yapan, insanlara karşı pislik olmak için çaba harcayan, onlara değer verememekle övünen, sevgi gösterilince saatte 5200 km hızla kaçmaya başlayan insanların hepsi erkek cinsine mensuptur? Neden böyledir bunlar? Neden herkesi kendilerinden uzak tutmak istemektedirler? Dertleri nedir? 3-5 yıl no strings attached takıldıktan sonra yalnız kovboy misali tek başlarına günbatımına doğru at sürecekleri bir hayata adım atacaklarını bilmemekte midirler yoksa?
Ya da asıl soru, birilerinin sizi sevmesine izin vermek ve onları sevmekte bu kadar yanlış olan ne var?

No comments: