Monday 21 October 2013

nothing to worry about

UYARI: Bu çok fena "ranty" bir yazı olacak.

Geçen ay 1 yıla yakın süredir yapmakta olduğum iş için yakın zamanda müdürüm olarak işe başlayan adam tarafından ilan verildiğinden ve bunun kendimi değersiz hissettirdiğinden bahsetmiştim. O post'u yazmamdan sonra Silik Adam şeklinde isimlendirmeyi layık gördüğüm müdürüm tam bir empati yoksunluğu göstererek bana bahsi geçen iş ilanını web sitemizde, Facebook ve Twitter sayfalarımızda falan promote ettirdi. Benim hislerimi düşünerek nezakaten bunları kendinin yapmamasına, bana yaptırmasına ayrı sinirim bozuldu.

Sekiz günlük, enerjimi tamamen bitiren ve grip olarak döndüğüm Kopenhag ve Berlin iş gezisinden bir gün sonra ilana başvuranların mülakatları vardı. O gün yorgun ve hastaydım, kafamı bulandıran grip ilaçları alıyordum ve ben ofiste çalışmaya çalışırken mülakata gelen diğer insanları görüp her şey normalmiş gibi davranmak zorunda olmanın awkward'lığı vardı; dolayısıyla mülakatta bazı sorularda beynim durdu ve söylemek istediğim şeyleri söyleyemedim. "Olsun, nasıl olsa beni ve iyi iş yaptığımı biliyorlar, mülakatta söyleyememiş olsam da doğru cevapları bildiğimi biliyorlar" diye düşündüm. Bunlar olurken ilana başvuranlardan birinin mülakatının diğerlerinden iki gün sonra yapılacağını öğrendim. Hasta olduğumu ve daha yeni Londra'ya döndüğümü, hazırlanacak zamanımın olmadığını bilmesine rağmen Silik Adam'ın bana da iki gün sonra görüşmeye gelme şansı tanımamasına kızdım.

Pazartesi günü işe gittim, mülakata çağrılan son kişiyle görüşüldü. Yarım saat sonra Silik Adam beni çağırarak damdan düşer gibi, suratında salak bir sırıtışla "Başkasını işe almaya karar verdik ama yarın sana geri bildirim vermeye hazırız" dedi. Onun bu empati yoksunu ve duygusuz tavrı işe alındığından beri kendisiyle aramda oluşan negatif enerjinin son noktası oldu ve kontratımın sonuna kadar kalmak istemediğimi, o hafta işi bırakmak istediğimi söyledim.

Benim kontratımdan erken çıkmak gibi alışılmadık bir istekte bulunmam sonucu İnsan Kaynakları işin içine girdi. İK'dan sorumlu kadın beni toplantıya çağırdı ve neden böyle bir şey istediğimi sordu. Silik Adam'ın bana böyle bir haberi damdan düşer bir şekilde verdiğini ve büyük kısmını tuvalette ağlaya ağlaya geçirdiğim o gün boyunca bir kez olsun "İyi misin" diye sormadığını, o bir metre ötemde otururken hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam etmemin imkansız hale geldiğini söyledim. Silik Adam'la karakter uyumsuzluğu yaşadığımı, beyin ve inisiyatif gerektiren bütün işlerimi elimden alarak kendisinin üstlendiğini, iki aydır bana "ayak işi" tabir edebileceğimiz saçma sapan işleri yaptırdığını anlattım. Kendimi kanıtlayabileceğim işlerin hepsini benden almasaydı mülakatta takılıp kalmam o kadar önemli olmazdı diye düşünüyorum ve bana sadece web sitesini ve sosyal medya hesaplarımızı update etme, newsletter gönderme gibi kısmen önemsiz işleri layık gören bir adamın beni "müdür" başlıklı bir role alacak kadar ciddiye almamış olmasına şaşırmıyorum. O yüzden bu recruitment muhabbetinin objektif bir şekilde yapıldığına inanmıyorum (özellikle diğer başvuranların özgeçmişlerini gördükten sonra). Belki de bana yapmamı söylediği şeylerin bazılarını "Hayır, bence bu öyle değil böyle olmalı" diyerek yapmadığım, her dediğini kendi fikirleri olmayan bir subordinate gibi uygulamadığım için Silik Adam'ın beni o rolde en başından beri istemediğini düşünüyorum.

Ben bunlardan bahsedince olay daha yukarı taşındı, bu hafta CEO ile görüşerek bunların hepsini teker teker anlatacağım. Silik Adam'a da nasıl yönetici olunacağı ve insanlarla nasıl iletişim kuracağı konusunda eğitim verilecek. Kontratımın kalan iki haftasını evden çalışarak tamamlayacağım.

Tüm bu olanlara birkaç gün çok sinirim bozulmuştu, ama artık üzgün değilim, haksızlığa uğramış olmaya biraz sinirliyim sadece. Başka insanların yetersizliklerinin benim suçum olmadığını, bunlara üzülmemem gerektiğini sonunda anladım. Ama benim neslim asgari ücretin az üstü işleri kapmak için birbirini tepelerken böyle benim kadar eğitimli bile olmayan saçma sapan tiplerin sadece doğru zamanda doğdukları için iş hayatında bir yerlere gelebilmiş olmasını hazmedemiyorum. Gerçekten, "iletişimci" olduğu halde insanlarla nasıl iletişim kurması gerektiğine dair en ufak bir fikri olmayan, teknoloji özürlü dede yaşında biri olmasına rağmen bana sosyal medya kullanımı konusunda tavsiye vermeye kalkan, bilgisayarda nasıl arama yapacağını bile bilmeyen ve her şeyde benden yardım isteyen birinin beni işimden etmiş olması bunun saçmalığının en büyük göstergesi.

Böyle zavallı karakterlerle bir daha karşılaşmak zorunda olmasam keşke, ama biliyorum hayatta bolca varlar.

No comments: