Thursday 13 September 2012

break this bittersweet spell on me

Günlük hayatıma devam etme çabalarıma rağmen depresif ruh halim devam ediyor. Günün büyük kısmında D'yi düşünüyor, saat başı kendimi ezik Emrah bakışlı gözlerle camdan dışarı bakıp tüm gücümle onun gelmesini diler halde buluyorum. Tam kendime geldim derken onu hatırlatan bir şey karşıma çıkıyor ve yatağa girip önümüzdeki 6 ayı uyuyarak geçirme isteği duymaya başlıyorum. Londra'ya döndüğümden beri annemle ve yakın bile olmadığım bir arkadaşımla günde birkaç kez mesajlaşmak dışında hiçbir insanla iletişimim yok. Hayatımda hiç bu kadar yalnız ve umutsuz hissetmemiştim. Ve daha depresif kış ayları gelmedi bile.

Kafama da şu şarkı takıldı, senelerdir dinlemediğim.


No comments: