Friday 8 June 2012

disillusioned

Pazartesiden beri her günüm bütün gün yorganımın altında ağlama isteğiyle geçiyor. Ciddi anlamda 24 saat uyumak ve sadece beklediğim birkaç mail geldiği zaman uyanmak, onlara cevap verip geri uyumak istiyorum. Yıllar önce bilmem kaç sene antidepresan kullanmamı gerektirecek kadar ağzıma sıçan o depresyondan beri bunun gibi günler süren ve hiç düzelmeyen ağır bir ruh halinde olmamıştım.

Şu anda 'sevgili' olarak tanımlamanın içime sinmediği insanın bana her hafta içi bir gün akşam yemeği zamanı ayırması teklifimi reddetmesi ve sonuç olarak benim tüm özsaygımı bir kenara bırakarak şu anki durumu kabul etmem üzerine her şey daha da bombok oldu. Normalde sabahtan akşama sürekli iletişim içinde olduğum insan ona en çok ihtiyaç duyduğum zamanda bana günde bir kez "Umarım günün süper geçer" türü mesajlar atan biri haline dönüştü. Hem kendi hislerimi, hem onun hislerini, hem de sahip olduğumuzu düşündüğüm bağı sorgulamaya başladım. Onu kaybetmemeyi, ama hayatımdaki yerini küçültüp başkalarına yer açabilmeyi istiyorum. Bunu nasıl yapacağıma dair en ufak bir fikrim yok.

No comments: