Monday 4 April 2011

resistance



Londra'da bu aralar sık sık protestolar düzenlenmeye başladı biliyorsunuz. Ya da belki bilmiyorsunuz. Geçen hafta yarım milyon insanın katıldığı büyük protestonun düzenlendiği gün Ekşi Sözlük'e baktığımda protestoyla ilgili 10 küsür entry varken GS-bilmemne maçıyla ilgili 250 küsür entry olmasından Türk insanının aklının nerede olduğunu anlıyoruz. Ama bu neyin haber değeri olduğu ya da siyasi bir olay ve bir maçtan hangisinin daha önemli olduğuna dair önceliklerini karıştırmış olma durumu Türk medyasında da fazlasıyla mevcut bir şey malesef, o yüzden şaşırtıcı bir durum değil. Bu olan bitenler baktım ki Türk medyasına gerçekten çok az yansıtılmış. İngiliz medyasında bile bu protestolar tüm boyutu ile yansıtılmıyor, çoğu şeyin bahsi bile geçmiyor. Neden? İnsanlar kendi şehirlerinde ya da dünyanın bir yerlerinde birilerinin durumu kabullenmediğini, bir şeyleri değiştirmek için ayaklandığını öğrenirse bunun etkisi her yere yayılır ve kontrol altına alınamaz hale gelir diye düşünüyorlar sanırım.

Dün akşam birkaç arkadaşımın organizasyonuyla bir araya gelen aşağı yukarı 100 kişilik bir grup Londra'nın en ünlü meydanı Trafalgar Square'i 24 saatliğine işgal ettiler. Çadırlarını kurup saksofon dinletileri eşliğinde workshop'lar falan düzenlemişler. bundan sonra her Cumartesi yapacaklarmış bunu. Keşke İngiliz vatandaşı olsaydım ve polisle başım belaya girer de sınırdışı edilirim korkusu olmadan ben de gidebilseydim bu protestolara (gerçi polis olay çıkmasın diye kenarda beklemekten başka bir şey yapmamış, herhangi bir müdahalede bulunmamışlar). Ya da keşke Türkiye'de de böyle hem protesto hem eğlence modunda çadırlı falan, barış içinde geçen, kimsenin polis şiddetine maruz kalmayacağı eylemler gerçekleştirilse.




No comments: