Tuesday 28 December 2010

damn the government, damn their killing, damn their lies

Şimdi haberleri izledim, neden Türkiye'de haber izlemekten tiksindiğimi bir kez daha hatırladım. İnsanın siniri bozuluyor çünkü.

Bundan sonra polis İstanbul Üniversitesi içinde, girişinde ve çevresinde öğrencilerin üstünü ve çantalarını arama ve kimlik sorma yetkisine sahipmiş. Üstelik bu olay anladığım kadarıyla rektörün isteğiyle mahkemeye gidiyor. Bu kadar faşist ve totaliter bir kararın 2010 yılında "demokratik" bir ülkenin mahkemelerinde alınabiliyor olması malesef kim olduğunu bildiğiniz iktidar partisinin ülkenin her yerine nasıl sindiğini gösteriyor. Ama söz konusu parti başımıza geldiğinden beri Türkiye'de böyle şeylerin olduğunu duyduğumda artık şaşırmıyorum, sinirlenerek enerji de harcamak istemiyorum, çünkü bu durumu değiştirmeye yönelik elimden gelen bir şey yok.

Asıl şaşırdığım ve sinirlendiğim şey İÜ öğrencilerinden bazılarının kararla ilgili düşünceleri sorulduğunda verdikleri cevaplar: "İyi olmuş bence, gerekliydi, devrimciler falan var bu okulda, korkuyorduk başımıza bir şey gelecek diye" vs. Ne idiot insanlar var ülkemde, ve ne acı ki bunlar üniversite öğrencileri. Dünyanın başka hangi ülkesinde sözde "eğitimli" olması gereken insanlar bu şekilde hayatlarına ve haklarına tecavüz edilmesini bu kadar mutlu karşılar, bilmiyorum.

Bir diğer sinir bozucu şey, bu haber verilirken arada yanlış hatırlamıyorsam Celal Bayar Üniversitesi rektörünün "Siyasi slogan atarsanız sizi bu üniversiteden atarım" diye bağrındığı bir video gösteriliyor.

Aklıma birkaç hafta önce İngiltere'deki öğrenci isyanları geliyor. İsyanlar boyunca öğrencilerin hükümet karşıtı isyanları toplumun büyük kısmı, milletvekillerinin bir kısmı ve öğretim görevlileri tarafından desteklenmiş; hatta "Derse değil eyleme giderseniz yok yazılmayacaksınız" şeklinde teşvik edilmişti. Nerede en hükümet karşıtı düşüncelerin bile ifade edilebilme hakkının kanunla korunduğu İngiltere, nerede mahkemelerin birisi iktidar partisi karşıtı bir olay yaratabilir korkusuyla öğrencilerin en temel insan haklarını ihlal ettiği Türkiye.

Haberlerin depresifliği bununla bitmiyor.

Türkiye milli marşının adı soruluyor insanlara. Bazıları cevabı bilmiyor. Çoğu insan marşın sözlerini kimin yazdığını bilmiyor. Birisi "Fatih Sultan Mehmet" cevabı veriyor. Marşın ilk satırı soruluyor, bir süre düşününce insanların yarısı doğru cevabı veriyor. Birisi "Türk'üm doğruyum mu ilk satır?" diyor. Bunlar çoluk çocuk değil, İstanbul'da yaşayan eşek kadar insanlar. Ayıp ya, utanır insan kendinden.

PS. Facebook listemde sürekli "Hayallerimin erkeği şöyle, böyle bir erkekle tanıştım, o erkek, bu erkek" muhabbeti yapan ve erkekleri değil, kadınları tercih ettiğini adımı bildiğim kadar iyi bildiğim bir kadın var. "You're a FAKE!!" diye bağırasım geliyor yüzüne. Hani insan cinsel yönelimini gizleyebilir falan da, "Erkek arıyorum" konseptli muhabbetler yalancılık oluyor. Tiksiniyorum böyle insanlardan.

2 comments:

apollo boy said...

kimi zaman taksim meydanından daha fazla polis/ çevik kuvvet oluyo bizim fakültede. her sabah çantalarımız aranıyo.

tiksiniyorum okuldan.

inatçı hardal said...

istiklal marşıyla ilgili olan habere ben de denk geldim ve o koskocaman adamların yerine ben utandım..sadece bi tane ilkokul öğrencisi okuyabildi ötekilerin hali acınası..
bu türde sen ingilteredeyken sokak röpörtajları daha da yapıldı mesela mecliste kaç parti var şu an? diyorlar 28 diyen var,65 diyen var...chp'nin açılımı ne diyorlar,mhp nin nedir diyorlar yetişkin insanlar bu sorulara cevap veremediler,tam bir felaket!