Monday 28 June 2010

what katie did

The L Word convention'ı L7'daydım bu haftasonu. Dünyanın en hızlı, en bir dakikası boş olmayan ve en ilginç haftasonunu geçirdim. Perşembe akşamı saat 9.30'a kadar falan Canterbury'deki evimi boşaltmakla uğraştıktan sonra Lisa'ya geldik. Cuma sabahı 5.45 gibi uyanıp 8'de evden çıktık. Sabahın o saatinde gidip bulabildiğim en büyük şişe cini alıp satıcıların alkolik-mi-ne bakışlarına hedef olduktan sonra Birmingham'a doğru normalde 3 saat sürmesi gereken ama 9 saate yakın süren yolculuğumuza başladık. Oxford yakınlarında yarı yolda bir Starbucks'ta mola verip otobüsler dolusu dyke gördüğümüzde içimdeki The L Word heyecanı iyice depreşmeye başladı, sanırım o ana kadar gerçekten olan bitenin farkına varamamıştım ev topla, eşya taşı falan derken. Birmingham'a yarım saat falan uzaklıktaki Cadbury World'ü gezip otele doğru yola çıkmıştık ki yer yön duygusu sıfır 2 insan olarak kaybolduk. Blackberry'de satnav olduğunu fark etmemiz üzerine oteli bulmak üzereydik, hatta yarım mil kalmıştı, ve tam o sırada Lisa'nın arabası bozuldu. Çekici arayıp "oh fuck çok geç kalıcaz" modunda araba tamircisine gittik. Tek kelimesini anlamadığım fena aksanlı (hatta bütün haftasonu şehrin yerlisi tek bir insanın ne dediğini anlamamış olabilirim) araba tamircisi amcaya The L Word'ün ne olduğunu anlatmaya çalışıp tamircide 2 saat kaybettikten sonra öğrendik ki araba tamamen ölmüş ve tamir olması için 1600 TL ve haftayı Birmingham'da geçirmemiz gerekiyor. Sonuç olarak Lisa arabasını tamir ettirmeyip orada bırakmaya ve bizi dönüşte alması için bir arkadaşını arayıp buradan yeni bir araba almaya karar verdi, arabayı bırakıp otele geldik. Glastonbury izleyerek vücutlarımızı cin doldurduktan sonra convention pass'larımızı almaya ve overpriced biralarımızı içmeye gittik. Ölü gibi uyuyup sabah 7.30'ta kalktık, yine convention'a gittik. Kesinlikle o kadar fazla kadını (ya da lezbiyeni) hayatımda bir arada görmemiştim. İlginç bir şekilde 5-10 erkek, hatta bir kaç tane bebek vardı (Kate: Is there a baby in the room or am I going totally crazy?). İlk guest talk sahibi Mei Melancon dizide göründüğünden çok daha güzel ve etkileyiciydi, fena halde iyi bir insandı (ayrıca fotolarından hiç belli olmayacak bir şekilde konuşması, ifadeleri, el kol hareketleri vs Ezgi'ye aşırı benziyordu). "Bir insanda ilk neye bakarsınız" sorusuna "Her smile" diyerek kendini bir güzel out'ladıktan sonra omg-naptım-ben moduna geçti, utandı falan, çok şirindi.

Daha sonra Leisha Hailey ve Kate Moennig'le soru-cevap session'ları vardı. İnanılmaz kaba sorular soran 2-3 insan dışında uygunsuz şeyler soran biri olmadı. Diğer konuklar iptal olduğundan Kate ve Leisha'nın session'ları oldukça uzundu. Ama ikisi hakkında da 29382 tane alakasız, minik şey öğrenmiş oldum böylece.

Kate'in bu aralar en sevdiği şarkı Phoenix-If I Ever Feel Better'mış, Florence and the Machine seviyormuş ayrıca. Blackberry Storm'u var, sigara içiyor. Haftada 3-4 gün gym'e gidiyormuş, personal trainer'ı varmış. Vintage araba delisiymiş. Barınaktan kurtardığı 2 köpeği varmış. Leisha ile birlikte yaşıyorlarmış eskiden. Şu anda sevgilisi yokmuş (ama people in her fan forums think otherwise). "Are you gay" sorusuna cevabı "You know what, this is so old, I'll be whoever you want me to be"'ymiş. Gözleri miyopmuş. Cenazesinde Led Zeppelin çalsın istermiş, Patti Smith seviyormuş. Favori designer'ı Hedi Slimane'miş, fotoğraflarına da bayılıyormuş. En saygı duyduğu gay insanlar Jane Lynch ve Tom Ford'muş. Dünyada en sevdiği şehirler Tokyo ve Paris'miş. Yazın New York ve Mexico City'de olacakmış. Laundry list, you bet ve for sure çok sık kullanıyor ayrıca.

Leisha'nın 10 yıllık bir sevgilisi varmış. O da köpek sahibiymiş. Kovboy botu koleksiyonu varmış, bir odası sırf onlarla doluymuş. Cenaze şarkısı Sufjan Stevens'tan olsunmuş. Axl Rose hayranıymış çok fena. Bir de her cümlesine totally koyuyordu.

Kate bir soruya cevap olarak "Shane'le alakam yok, fena insecure bir insanım, she's a slut, ben değilim" demişti, kesinlikle çok doğru. Shane'in o rahatsız edici kendine güveni onda yok, çok utangaç ve hatta birisi "You're so hot" vs dediğinde kızarıp "You too" diye cevap veren bir insan. İnanılmaz sıcaktı herkese, biriyle konuşurken herkesin adını öğrenip nasıl olduğunu soruyordu falan. Hatta gözlerimin içine bakıp "Nasılsın, tshirtün ne güzel, adın Leni mi okunuyor Laney mi" dediğinde heyecandan bayılasım geldi sanırım. Leisha Hailey kesinlikle öyle değil. Kate'le konuşurken çok konuşkan ve eğlenceli olmasına rağmen normalde çok soğuk ve suskundu. Biri bir şey imzalamasını istediğinde falan doğru düzgün yüzüne bakmıyordu bile insanın. Alice'in o dışa dönük halinden çok uzaktı kısacası. Alice'e benzetirdim kendimi obsesif karakteri yüzünden, karar değiştirdim, tanımadığı insanlara çok soğuk olan ve yakın arkadaşlarına bambaşka davranan biri olarak Leisha'ya daha çok benziyorum.

Haftasonunun en ilginç olaylarından biri Kate ve Leisha'ya soru sorulurken sahneye çıkan bir kadındı. "Ben aslında The L Word sevmiyorum, buraya kız arkadaşım için geldim" diye lafa başladığında herkes saçma bir soru bekliyordu, ama "Siz olsanız nasıl evlenme teklif ederdiniz diye sormak istedim, çünkü kız arkadaşıma evlenme teklif etmek istiyorum" diye sordu kendisi. O sırada bütün salonda herkes sustu, "Wait, did you just propose?" oldu Kate. Sonra kadının sevgilisi ağlamaya başladı falan. Tanık olduğum ilk evlilik teklifi ve inanılmaz tatlı bir andı.

Gerçekte ne kadar utangaç, kibar ve overall nice biri olduğunu gördükten sonra KM takıntım milyonlarca kez güçlendi bu haftasonu.




4 comments:

muslezita said...

Beğendim...kıskandım...bayıldım...özendim...benim kafada birileri varmş bu dünyada,hem de aynı dili konuştuğum:) yerinde olmayı isterdim arkadaşım,ya da yanında...
Hem iş hem eğlence ayağına bu yaz LA ye gidebilirsem ve şu kadını bir görebilirsem dünya gözüyle...değme keyfime:)) Aaa...döküldüm yahu:)

zerofeelings said...

LA'e gidersen de ben kıskanıcam ama çok :)

muslezita said...

:) Turnem olmazsa gideceğim de kesin...görür müyüm bilemem...hatta ,görme ihtimalimi düşünerek, West Hollywood taraflarında bir workshop ayarladım...Haaa....tekrar okuyunca yazdıklarımı,sapık fanlar gibi davrandığımı farkettim..ahahha:))

zerofeelings said...

çok kıskandım, ben ocak'ta xena convention'a gitmek istiyordum ocak'ta orada ama uçak bileti, convention bileti, oteli vs. derken bilmemkaç milyara geliyor.

star maps türü birşey alarak evini bulabilirsin eminim :) en kötü ihtimalle bu sitede kadının attığı her adımı birileri yazıyor: http://s1.zetaboards.com/L_Anon/topic/1168129/1/