Tuesday 28 April 2009

will you shed no tears for broken me?

Angel I can see myself in your eyes
Angel won't you feel for me from your heart
Do return my heart to me
No don't insist, I'm already hurt


Geçen sene bu zamanları hatırlayıp Blonde Pinkhead dinleyerek nostaljik-depresif bir ruh haline geçtim. Şu nostalji takıntım kadar sevmediğim huyum yok sanırım. Geçmişi hatırlayıp özlemek, üzülmek. İşin ironik kısmı, o zamanlar da daha eskiyi hatırlar üzülürdüm. Geçen yıl bu günlerde Yeditepe ve evime veda etme ruh halindeydim, Cansu, Taksim dolmuşunda en arka sağ cam kenarına oturup iPod dinlemek, İlke ve Bağdat Caddesi/Caddebostan Starbucks geliyor en çok aklıma. Hatta İstanbul'daki son ayımı belki Cansu'yu görürüm umuduyla "Hadi Caddebostan'a gidelim, hadi Starbucks" falan şeklinde tanıdığım herkesi uyuz ederek geçirmiştim, "Sen başka şeyden bahsetmez oldun artık, yeter" cümlesini gün içinde pek çok kez duyardım hatta. Aynı zamanda 1 yıl önce tam şu aralar hayatımın büyük kısmını Cansu-Altay-Taksim oluşturuyordu, Cansu'dan başka yokluğunu hissettiğim/özlediğim yok o zamana dair, garip. Nelerle-uğraşıyormuşum-boşu-boşuna modundayım hatta diğerlerine karşı.

Cansu'nun doğumgününü hatırladım, Ezgi vardı o zamanlar, ne kadar çok zaman geçmiş gibi. Bir "what the hell was I thinking?" anı daha. Zeynep'i özledim bir de.

Ve ayrıca, do return my heart to me. Nolursun?

I'm already hurt.

No comments: