Wednesday 7 January 2009

just because i'm hurting doesn't mean i'm hurt

Bugünlerde rüyamda Cansu'yu görüp duruyorum nedense. İçimde-kalan-ve-harekete-geçirmediğim-hisler olarak Freudvari bir açıklamadan başka birşey gelmiyor aklıma. En yaratıcı fikirlerin aklıma geldiği gece uyku-uyanıklık arası zamanımda yine düşünüyordum hayatım hakkında, herşey mükemmel ama neden biraz moralim bozuk diye. Hep böyle oldu üniversiteye başladığımdan beri, İstanbul'dan ya da İngiltere'den ne zaman İzmir'e dönsem, tam olarak açıklayamadığım -ya da açıklamak istemediğim- bir huzursuzluk oluyordu içimde. Açıklamaktan ve üzerinde düşünüp kendim de kabul etmekten korktuğum şey şuydu, ben insanların hakkımda ne düşündüğünü fazla umursuyordum bazen. Hayatımda hiç egosunu pompalayarak cool kid imajına bürünen/bürünmeye çalışan insanlardan hazzetmedim, ama fark ettim ki benim de yaptığım şeyin onlardan pek bir farkı yokmuş bu konuda. Umursamaz görünüp hakkımda söylenenleri gerçekten de umursuyordum bazen, bahsettiğim o kişilerden tek farkım bunu burada kabullenebiliyor olmam, onların bunu yapıp, birine gidip "Sözlerin beni incitti" diyecek cesarete ya da özeleştiri isteğine sahip olduğunu sanmıyorum açıkçası. Dürüstlüğe devam etmek gerekirse, evet İzmir'de rahatsız ve huzursuz hissediyordum yıllardır çoğu zaman, çünkü varlığı gerçekten sinirime dokunan birkaç insan var burada, pek sanmıyorum ama kim olduklarını tahmin ediyorlardır eğer kendileri bunu okuyorlarsa. Son derece nötr olmaya çalışsam bile elimde değil, onlardan aldığım negatif enerji (yani hiç bir şekilde içten olduklarına inanmamam, her hareketlerini sahte ve güvenilmez bulmam, bana kötü bir şey yapmıyor bile olsalar yine de zorlasam da onlardan hoşlanamamam) buna engel oluyor. Enerji vampiri denen türe ait olduklarını düşünüyorum kendilerinin; başkalarının başarısızlıklarıyla kendilerini daha başarılı hissederek, insanların neler hissedeceğini umursamadan kendi özgüvenlerini yükseltmeye çalışarak besleniyorlar bence. Hayatındaki problemlere olan bakış açısı zamanla değil, anında değişen ve birden olaya tamamen farklı bir duyguyla bakabilen birisi olarak o fark ediş anından beri bu olaya bakış açım tamamen "Bırak onlar ne yaparlarsa yapsınlar, bana dokunamayacaklarını bilmem yeterli" şeklinde. Mutluyum bu konuda.

You might be a big fish
In a little pond
Doesn’t mean you’ve won
Cause along may come
A bigger one

No comments: