Kafama takılan birkaç şey var.
-İnsanlar nasıl biriyle birlikte yaşayabiliyorlar? Hayatta en aşık olduğum anı düşünüyorum, o insanla bile yaşamak istemezdim birlikte. 24/7 sıkılmaz mı ya insan? Şahsen benim 2. günden sinirime dokunmaya başlar kim olursa olsun. Yalnızlığıma çok düşkün oluşumdan mı bu, yoksa bir gün birisiyle birlikte yaşamak isteyecek miyim?
-Yine yukarıdakine benzer bir soru. İnsanın çevresindeki tüm potansiyellere gözünü kapatıp isteyerek tek eşli bir ilişki içinde olması, settle down moduna geçip tek bir kişiye bağlanması belli bir yaşa gelmediğim için mi bana imkansız geliyor; yoksa aslında öyle yapanlar kendilerini kandırıyor ve böyle birşey yok mu? Gerçekten evli ya da ciddi ilişki içindeki insanlar başkasına bakma isteği duymuyorlar mı, yoksa bakmak isteyip içlerinden gizlice ahh mı çekiyorlar?
Ayrıca bir de cevaplandırabildiğim bir soru var. Şu anda/bir süredir nasıl bir ilişki istiyor(d)um? Biraz uzak mesafeli, her gün görmeyeceğim ama görünce de tadını sonuna kadar çıkarabileceğim, beni her dakika aramayan ama arada sevgi kelebeği mesajlar atarak beni çok mutlu eden, ortam insanı olmayan ve bana iyi gelecek olan biriyle, hiç kavga etmediğimiz, herşeyin kolay, rahat ve huzurlu olduğu, içime nedensiz sıkıntılar vermeyen, yalnız olmadığımı her an bildiğim için beni mutlu eden bir ilişki. Bunu istiyormuşum demek ben uzun süredir, çünkü şimdi o ilişkiye sahibim ve herşey tamamlandı.
8 comments:
ben asla ilişki erbabı değilim. hatta bu yorumu bile içine zaman zaman düştüğüm, batıp çıktığım anları, ilişkileri düşünerek yüzüm hafif utançtan kızarmış olarak yazıyorum.
bu senin kişiliğin. herkesinki o kadar farklı ki, kimisi asla ve asla katlanamıyor, öyle zamanlar var ki en özel anları paylaştıktan sonra bile yanında yatan kişiyi çok sevmene rağmen yüzünü dahi görmek istemiyorsun.nerede kalmış birlikte yaşamak.
sözün özü,herşey kişisine göre değişiklik göstermekte.
gelelim ikincisine.iki insan birbirini gerçek anlamda tamamlıyorsa neden başkasına ihtiyaç duysun ki? aşkın gözü kör derler, ve köreliyor maalesef cidden. "haydi hop tamam bugünden itibaren ben başkasına bakmıyorum." demek, bi kızın sabah kalkıp "evet ben artık lezbiyen olucam!" demesi kadar absürd.zamanla,herşey zamanla. karşındaki kişinin sana hissettirdikleriyle.
bunu yaşamış bir insan olarak çevreye ilk başlarda ister istemez bakıyorsun. ama sonra görüyorsun ki, şuan yanında olduğun insanı başka hiçkimseye değişmezsin. deneyimliyorsun biraz da bunu.
istediğin ilişkiyi bulmuş olman çok güzel birşey, o kadar ender ki durumun, umarım herşey istediğiniz gibi gitmeye devam eder.
neyse,çok uzun oldu bu yahu.
kusura bakmayınız,
saygılar.
teşekkür ederim seracım yorum için :)
umarım senin için de herşey süper olur
ben de inanmıyorum sonsuza kadar tek eşliliğe. dibine kadar da savunurum bunu istediğini söyleyen insanların kendilerini kandırdıklarını. şartlanma var, toplum psikolojisi var vs. ama özgürlüğüne düşkün biri olarak tek insandan başkasını gözünüzün görmemesi durumu kesinlikle samimi ve dürüst değil bence.
ayrıca ipekcim gerçekten insan çoğu zaman sahip olduktan sonra tam olarak kavrıyor neye ihtiyaç duyduğunu veya istediğini;)
bunun cinsiyetsel bi farkı yok bence hiç bi canlının tek eşli olma ihtimali yok sadece toplum tarafından terbiye edilip bi çeşit domestic animal oluyoruz...
erkeklerin ne kadar tohum saçma arazusu varsa kadınların da bir o kadar onaylanma arzusu vardır..
o yüzden iki taraf için değişen çok da bi durum yoktur..
aldatanlar daha ziyade erkekler gibi gözükse de kadınların daha fazla aldattığı düşüncesindeyim..
bunun iki sebebi var
1.kadınlar daha ziyade beyin fahişesi oldukları için duygusal olarak daha sık aldatır daha sık başka erkekleri düşlerler..ki ben fizikselliğe dönüştürülmese de beynen başkasını düşünmeyi de aldatmaktan sayıyorum
2.kadınlar fiziksel olarak da daha fazla aldatıyorlar. feminist değilim ama kadınlar toplum baskısı ,sürekli sorgulanma vb sebeplerle yalana daha yatkın oluyorlar.. bence bi kadının yalanını yakalamak erkeğe göre çok daha zor.. çünkü bir kadın eyleme geçmeden önce herşeyi zaten çok boyutlu düşünmüş hangi durumda hangi senaryodan hangi rolü seçeceğini çok iyi planlamıştır..
bana göre sonsuz aşk diye birşey yok hele birbirinden tamamen farklı ya da son derece ortak paydada olan farketmez insanı aynı eve soktuktan sonra aşk diye birşeyin kalması imkansızdır..
evlilik bir çeşit aşk soslu ekonomik kontrattır..
tek eşlilik ise devletlerin ayakta durmasını sağlayan bir unsurdur..
bütün dünya poligamik olsa sanıyorum seks yapmaktan çalışcak enerjiyi zor bulurlardı..
neyse ben küresel ısınmaya da inanmıyorum konu da bu değil ama ilişkiler,aşk,bağlılık herkes için farklılık gösterir ve bazı sorular maaleseftir ki sonsuza kadar cevapsız kalacaktır.
"evlilik bir çeşit aşk soslu ekonomik kontrattır..
tek eşlilik ise devletlerin ayakta durmasını sağlayan bir unsurdur.."
ne kadar katılıyorum anlatamam..
nerde hatırlamıyorum ama "herşeyi bir insandan beklemek ona kaldıramayacağı bir sorumluluk yüklemek olur, insan neden aradıkları şeyleri parça parça başkalarında bulup aynı anda hepsini sevemesin ki?" şeklinde bir fikir duymuştum bir yerlerde, çok fena katılıyorum.
keşke fikirlerine katıldığım kadar uygulamada başarılı olabilsem..
malesef yazdığımız kadar kolay yaşayamıyoruz..
türkiye'de bulunmaktan mı dünya'da olmaktan mı bilmiyorum ama..
zaten vazgeçtim sorgulamıyorum.
o fikri başkalarına kabul ettirebilmek zor, kendin kabullensen bile uygulamaya döküp open relationship'i kıskançlıktan tamamen arınmış olarak yaşaman da zor
bilemiyorum yani. pfh.
bence en zoru bencillikten ''o benim''den sıyrılıp ilişkiyi yaşamayı becerebilmek..
şahsen verecek çok sevgim var ama sevdiğimi başkasıyla paylaşmak öyle zor ki sırf bu korkumdan belki de aldatmıyorum..eşitliğe inanıyorum ve bu anlamda eşitlenmek istemiyorum..
haklısın kıskançlıktan arınıp yaşamak zor birşeyleri
ve evet pfh.
Post a Comment