-a pretty sweet blonde, an illusion of the heatwave
Bugünlerde İstanbul'u fena bir sıcak dalgası ele geçirdi. Geçen hafta bugünlerde üşüyor olduğumu düşünürsek, kötü niyetli sıcak hava dalgasının tüm İstanbul halkını birkaç gün içinde öldürebileceği yönündeki varsayımım pek de imkansız değil. Klimanın insanın yaşamını sürdürebilmesi için ne kadar gerekli bir icat olduğuna dair inancımın sonsuz boyutlara ulaştığı bugünlerde, hayat olabildiğince sıkıcı. Kışın depresif ve gri havasının gitmesiyle içimdeki hüzün sadece bomboş bir sıkıntıya dönüşerek hayata olan zayıf bağımı yaz yaklaşırken Nesfit yemeye başlayan kadınlar moduna sokup iyice zayıflatıyor. Yaz geliyor ve ben geçen yazı, İzmir'de olduğum 3 ay boyunca nasıl gittikçe daha kötüye gittiğimi hatırlıyorum. Hala üzerimden atamamış olduğum o kötülüğün İzmir'e döndüğümde daha da artmasından korkuyorum, nedense orada ruh halim daha bir intihara meyillileşiyor. İstanbul'daki odamı seviyorum. Çok ilginç bir şekilde odama aşırı bağlıyım. Mekanların sahip oldukları enerji ve insanlara olan etkileri konusuna inanmıyor olsaydım bile, bu odada yaşamaya başladığım andan itibaren kesinlikle inanırdım. Odam ve ben o kadar uyum içindeyiz ki, burada kendimi herşeyden uzak ve güvende hissediyorum. Odamda olduğum sürece kimsenin hiç bir saçmalığı bana ulaşamaz, biliyorum. Belki de son zamanlarda okula gidemiyor olmamın ve asosyalleşmemin nedeni budur. Kendimi pek asosyal görmüyorum aslında, ortamcı görüyorum bile denilebilir zaman zaman. Ancak psikiyatristimin söylediğine göre çok asosyal ve insan yüzü görmeden yaşıyormuşum, zorla bile olsa dışarı çıkıp insanların arasına karışmazsam yalnızlığım ileride psikolojik sorunlara neden olabilirmiş. "Ama yalnızlıktan ve dışarı çıkmamaktan gayet memnunum" dediğimde ise bana hoşuma giden herşeyin kendim için en iyisi olmayabileceğini söyledi. Haklı olabilir, ama insanlardan mümkün olduğunda uzak durmayı tercih ederim yine de. Bunu ona söylediğimde, bana en iyi arkadaşlarımla bile görüşmek istemememin sebebinin ne olduğunu sordu. Bilmiyorum ki, onlara bunların hiçbirini anlatmıyorum bile. "Belki de en iyi arkadaşların değillerdir" dedi sonra. Haklı olabilir.
No comments:
Post a Comment