Sunday, 11 November 2012

juneau

Dün Londra'da yanlış hatırlamıyorsam 14 yıllık bir aradan sonra ilk kez Vans Warped Tour düzenlendi. 15-18 yaş arası dönemde çılgınlar gibi sevdiğim grupların neredeyse tamamının sahne aldığı bir organizasyon olan Warped Tour'a gitmek, o zamanlar en büyük hayalimdi. Yıllar geçti, dinlediğim gruplar değişti, saatlerce ayakta dikilerek ve su gibi alkol tüketerek geçen konser ve festival ortamlarından uzaklaştım. Tam da böyle bir dönemimde normalde Amerika'da yaz aylarında açık havada gerçekleştirilen Warped'un bu sene Avrupa'ya döneceği ve Kasım'da Alexandra Palace'da yapılacağı açıklandı. Biletimi 6 ay öncesinden aldım ve o 6 ayı heyecanla bu günü bekleyerek geçirdim.

Dün içinde bulunduğum ortam hayallerimdeki Warped imajından çok farklıydı. Bir kere sevdiğim grupların çoğunun dağılmış olması ve uzun zamandır Warped sahnesini takip etmiyor olmam sebebiyle gelen grupların çoğunu tanımıyordum. İkinci olarak bana göre buz gibi soğuk bile olsa Warped kapalı bir mekanda yapılmamalıydı. Mekanın kapasitesi bariz bir şekilde hem insan sayısını, hem de bu insanların yerlerde sürünecek kadar içen ve kendini bir mosh pit'ten diğerine atan halini kaldıramamıştı. Hem bu yüzden, hem de %100 ayık olduğumdan, sürekli birilerinin eğlencesine burnumu sokuyor gibi hissettim. Kendini giysileri üzerinden tanımlayan, alkolden yürürken sağına soluna çarpıp duran, bütün gün ayakta durmuş olsa da hala dans edecek enerjiyi kendinde bulan insan modeli ben değilim. Bir de 23 yaşında olmama rağmen muhtemelen ortamın yaş ortalamasının çok üzerinde olduğum gerçeği eklenince "Ben buraya ait değilim" diye düşünmeden edemedim. Keşke zamanında Warped ruhuna daha uygun bir yaş ve kafadayken arkadaşlarımla Warped Tour'a gitme şansım olsaymış, kesinlikle hayatımın en eğlenceli günlerinden biri olurmuş.

**

O değil de, günün en komik olayı mekana ilk adım attığımdaki tuvalete gitme teşebbüsümdü. Güvenlikçilerden birine tuvaletin yerini sordum, "Şu karşıda gördüğün uzun sıra" cevabını verdi. Gösterdiği sıraya girdim. 40 dakika geçti, hala sıranın başı görünmüyor, "Bu kadar tuvalet sırası varken bu insanlar nasıl böyle içiyor" diye düşünmeye başladım. Neyse, bir 10 dakika daha geçti, sıra sola döndü, imza sırasında olduğumu fark ettim. Sıra bana geliyor, kim imza veriyor en ufak bir fikrim yok, imzalatacak bir şey de yok yanımda. Tam çıksam mı sıradan diye düşünürken kendimi imza veren bir adamın önünde buldum. Kenarda posterler duruyordu, "Benim için şunlardan birini imzalar mısınız" dedim, imzaladı, sonra beni kendine çekip sarılıp öptü, hiç beklemediğimden ve adamı tanımadığımdan neye uğradığımı şaşırdım, öyle komik bir durumdu. Eve gelince baktım ve öğrendim ki kendisi Breathe Carolina'nın vokali imiş. Ve asıl tuvaletlerde kuyruk yokmuş.

**

Warped'un yapıldığı Alexandra Palace, tam 8 ay önce D ile ikinci randevumuzun gerçekleştiği yerdi. Arabayı bahçesinde park edip şarap içmiş, sabahın erken saatlerine kadar konuşup tepeden Londra manzarasını izlemiştik. O günden beri ne çok şey değişti diye düşündüm, biraz hüzünlendim.

Değişim beni korkutuyor.





No comments: