Geçen gün aklıma Placebo-Blind gelmişti. Lise zamanında falan çok dinlediğim, ama yanlış hatırlamıyorsam en son Canterbury'deyken sınav döneminde dinlediğim bir şarkıydı. 1,5 yılı geçmiş, özlemişim. Bugün Facebook'ta bir arkadaşım sayesinde yeniden aklıma geldi, yazayım dedim.
Eskiden bu şarkıyı dinlerken içim pek bir fena olurdu. İstisnasız her seferinde ağlardım. Şimdi nostaljik oluyor, "Ne mükemmel sözler" diyor, ama ağlama krizi derecesinde bir duygulanım yaşamıyorum. Belki büyüdüğümden, belki de yıllardır hayatımdan çıkması halinde ciddi anlamda sarsılacağım bir arkadaşım, sevgilim vs olmadığından. Ya da belki bu "apathy" halinin nedeni büyüyor olmaktır. Belli bir kafa yaşına ulaşınca en duygusal insanlar bile tepkisiz, duyumsamaz hale geliyorlardır belki de. Ya da belki bir savunma mekanizması olarak üzerlerine geçirdikleri o gerçekçilik, ayrılmaz birer parçaları haline geliyordur. Teen'le biten yaşlarını geçen hiç kimse bir daha o takıntılı, gözü kapalı, saplantılı "aşk" haline ulaşamıyordur belki bir daha. O yüzden geçmişte kalmış ve yaşandığı zaman asla o kadar değerli olmamış anları yıllar sonra kafasında büyütüyor, "Ne güzeldi, ne kadar çok şey hissediyordum" diye duygusala bağlıyordur.
Sanırım üzerinden zaman geçtikte tüm an(ı)lar değere biniyor.
**
If I could tear you from the ceiling,
I'd freeze us both in time,
And find a brand new way of seeing.
Your eyes forever glued to mine.
I'd freeze us both in time,
And find a brand new way of seeing.
Your eyes forever glued to mine.
PS. Foto ve ilham için Gökçe'ye teşekkür :)