Romeo ve Juliet'in hikayesi Verona'da geçer, biliyorsunuzdur. Verona'da da Romeo ve Juliet Evi denen bir turist mekanı bulunmakta. Bu evin bahçesinde ünlü balkon sahnesine esin kaynağı olduğu iddia edilen balkonun altındaki duvarların hepsi yazılar ve kalplerle doludur. İnanışa göre oraya gittiğinizde aşık olduğunuz kişinin adını ve kendi adınızı o duvara yazıp etrafına bir kalp çizerseniz, bir gün mutlaka ona kavuşurmuşsunuz. Ben yazmıştım.
don’t stop don't stop
just keep on going until i come
Tuesday, 26 February 2008
Monday, 25 February 2008
herstory
8 Mart Kadınlar Günü'nün yaklaşıyor olmasıyla ilgili bir konuşmadan sonra feminizm bugünlerde kafamı meşgul eden bir konu oldu.
Etrafımda erkek üstünlüğü o kadar kabullenilmiş ve o kadar herkesin içine sinmiş ki, normal ve olması gereken durum bu kabul edilmiş durumda. Sokaklarda kavga eden heteroseksüel çiftler, ağlayan kızlar, kız ağladıkça daha da bağıran erkekler, kızın kolunu tutup sıkmalar, ve bunlar aslında birşey değil bile. Kendi eski erkek arkadaşlarımla olan ilişkilerime geri dönüp baktığımda ben de o kızların yaptığı hatalardan ne kadar çok yapmış olduğumu görüyor ve tiksiniyorum.
Fiziksel, duygusal, sözlü ya da hiyerarşik olan her türlü erkek üstünlüğü sinirime dokunuyor; ve artık bunları hayatıma sokmayacağım. Bu toplumda eşitsizlik kadınlar tarafından o kadar kabullenilmiş ki, "kanun önünde kadın-erkek eşitliği" gibi hayallerle çözülmesi mümkün değil.
Bir taraftan "Aman be, o kadınlar ne halleri varsa görsün, ben onlar gibi olmayacağım nasıl olsa" diyor insan, tokat atan sevgilisini affeden kadınları gördükçe. Sen affedersen, kabul edersen tabii ki atar, beyinsiz. Hatta senin gibilere bir tokat da ben atmak istiyorum mümkünse. Sizin yüzünüzden sokakta abaza herifler kadınlara laf atmayı "Bu saatte sokaktaysa kim bilir ne bok yemeye çıktı" gibi bir mantıkla kendilerine hak görüyorlar. Bu yüzden erkekler kısmen daha medeni sayılabilecek mekanların ortasında kızlara yavşama yüzünü kendilerinde buluyorlar. Sanki biz oraya onların göz zevki için gidiyormuşuz gibi. Hayır yani anlamıyorum size sizin gibi biriyle en ufak bir işim olabileceğini bile düşündüren nedir, gidin bir kendinize bakın önce.
Siz ne zaman bir kadının yolda yürüyen bir erkek görünce arabayı kenara çekip "İyi geceler güzelim gelsene" dediğini gördünüz? Kaç kadın duydunuz tecavüz eden, elleyen, taciz eden? Sokakta bir erkeğe laf atan, cevap alamayınca peşine takılan, takip eden, yüz vermeyince ana avrat küfreden? Bunlar her sokağa adım atışımda kaç kez başıma geliyor biliyor musunuz? Kaç tane kadın tanıyorsunuz cinselliğini erkekler gibi açık açık yaşadığında orospu etiketi vurulmayan? Kaç kadın tanıyorsunuz sokaklarda rahat rahat yürüyebilen, her yanından geçene potansiyel tacizci hatta belki de tecavüzcü gözüyle bakmayan, sürekli içinde bir yerlerde bir korku taşımayan?
Gelip bana kadın-erkek eşitliği demeyin lütfen. Biz kadınlar o kadar ilkel değiliz.
Etrafımda erkek üstünlüğü o kadar kabullenilmiş ve o kadar herkesin içine sinmiş ki, normal ve olması gereken durum bu kabul edilmiş durumda. Sokaklarda kavga eden heteroseksüel çiftler, ağlayan kızlar, kız ağladıkça daha da bağıran erkekler, kızın kolunu tutup sıkmalar, ve bunlar aslında birşey değil bile. Kendi eski erkek arkadaşlarımla olan ilişkilerime geri dönüp baktığımda ben de o kızların yaptığı hatalardan ne kadar çok yapmış olduğumu görüyor ve tiksiniyorum.
Fiziksel, duygusal, sözlü ya da hiyerarşik olan her türlü erkek üstünlüğü sinirime dokunuyor; ve artık bunları hayatıma sokmayacağım. Bu toplumda eşitsizlik kadınlar tarafından o kadar kabullenilmiş ki, "kanun önünde kadın-erkek eşitliği" gibi hayallerle çözülmesi mümkün değil.
Bir taraftan "Aman be, o kadınlar ne halleri varsa görsün, ben onlar gibi olmayacağım nasıl olsa" diyor insan, tokat atan sevgilisini affeden kadınları gördükçe. Sen affedersen, kabul edersen tabii ki atar, beyinsiz. Hatta senin gibilere bir tokat da ben atmak istiyorum mümkünse. Sizin yüzünüzden sokakta abaza herifler kadınlara laf atmayı "Bu saatte sokaktaysa kim bilir ne bok yemeye çıktı" gibi bir mantıkla kendilerine hak görüyorlar. Bu yüzden erkekler kısmen daha medeni sayılabilecek mekanların ortasında kızlara yavşama yüzünü kendilerinde buluyorlar. Sanki biz oraya onların göz zevki için gidiyormuşuz gibi. Hayır yani anlamıyorum size sizin gibi biriyle en ufak bir işim olabileceğini bile düşündüren nedir, gidin bir kendinize bakın önce.
Siz ne zaman bir kadının yolda yürüyen bir erkek görünce arabayı kenara çekip "İyi geceler güzelim gelsene" dediğini gördünüz? Kaç kadın duydunuz tecavüz eden, elleyen, taciz eden? Sokakta bir erkeğe laf atan, cevap alamayınca peşine takılan, takip eden, yüz vermeyince ana avrat küfreden? Bunlar her sokağa adım atışımda kaç kez başıma geliyor biliyor musunuz? Kaç tane kadın tanıyorsunuz cinselliğini erkekler gibi açık açık yaşadığında orospu etiketi vurulmayan? Kaç kadın tanıyorsunuz sokaklarda rahat rahat yürüyebilen, her yanından geçene potansiyel tacizci hatta belki de tecavüzcü gözüyle bakmayan, sürekli içinde bir yerlerde bir korku taşımayan?
Gelip bana kadın-erkek eşitliği demeyin lütfen. Biz kadınlar o kadar ilkel değiliz.
Sunday, 24 February 2008
you are a natural disaster
Conforming on a Monday, too often and too cold. But you aren't even listening, 'cause you're just too old to feel an earthquake or too cool to even care. You aren't even listening, so why should I?
You are a natural disaster and I've wanted you too much and now I'm gonna lose. I've wanted you too much and now I've gotta choose. You're the cause of all this and I'm sick of trying to please you. And you're gonna feel my emotions coming, because you're the world.
You are a natural disaster and I've wanted you too much and now I'm gonna lose. I've wanted you too much and now I've gotta choose. You're the cause of all this and I'm sick of trying to please you. And you're gonna feel my emotions coming, because you're the world.
Subscribe to:
Posts (Atom)