Friday, 13 May 2011

suffragette suffragette

Dün akşam başlayan Blogger çöküşü sonunda hallolmuş görünüyor. Bilmeyenleriniz için, dün akşamdan beri Blogger'da yazarlar ana sayfalarına erişemiyorlardı ve son 30 saatte yazılan postlar yok olmuştu. Ben de bir Facebook mesajı sayesinde Slutwalk yazımın silindiğini öğrendim. İtiraf ediyorum ki önce bunun dünya kadınlarının organize olmasını istemeyen güçler tarafından yapılmış olabileceği gibi saçma bir düşünce 5 saniyeliğine falan aklımdan geçti (gerçi Türkiye'de yaşayanlar için bu o kadar da olasılık dışı bir şey değil, bunları da göreceğimiz günler çok uzak değil gibi). Sonra fark ettim ki sorun Blogger'dan kaynaklanıyormuş. Kaybolan post'um hala geri gelmedi ama en azından yazabiliyorum artık. Gündüz Blogger'a girebilsem size dünün nasıl geçtiğini anlatacaktım.

Dün öğleden sonra okulda Uluslararası Ofis için Goldsmiths'de yabancı öğrenci olmakla ilgili 10 öğrencinin görüşlerini videoya alıyorlardı. £10 Amazon kuponu verdikleri için kameraya alınmaktan nefret eden ben tüm abeciliğimle gitmeye karar verdim. İyi ki de gitmişim. Filmi hazırlayan kadın Avustralya aksanıyla, gayet kaslı ve fit vücuduyla, gamzeleri, ela gözleri ve çilleriyle uzun zamandır gördüğüm en etkileyici kadındı. Ve gaydar'ım deli gibi ötmeye başladı kadını gördüğüm anda. Sonra bana okul bitince ne yapmak istediğimi sordu. Kadın ya da LGBT hakları için çalışan bir dernekte iş bulmak istediğimi söyledim, ve ne dedi tahmin edin: "Bu LG bilmemne dediğin şey, o nedir, açıklar mısın?" Yok artık gerçekten. *Yok artık* Gaydar'ım erkeklerde değil ama kadınlarda çok çılgındır ve şu ana kadar etkilendiğim biri asla hetero çıkmamıştır. O yüzden bu kadının gay olduğunu geç yaşta anlayacağına tüm kalbimle inanıyorum. Çok barizdi çünkü, yanında kd lang hetero duruyordu.

Röportajdan sonra eve geldim, sonu kalmış iki tane Jack Daniels şişesi buldum, onları bitirdim. Daha sonra Everything Everything konseri için Shepherd's Bush'a gittim. Giriş katında itilip tıkılmak istemediğim için ve o kadar uzun süre ayakta durmam mümkün olmadığı için balkondan oturmalı bilet almıştım. Gayet rahat bir koltukta sahneyi süper gören bir açıda konser izlemek ayakta ittirilip terleyerek bilmemkaç saat geçirmekten çok daha zevkli kesinlikle. Keşke her konserde koltuklu bölüm olsa.



Grup canlı olarak pek iyi değildi, bunu zaten konser videolarından biliyordum, ama yine de izlemiş olduğuma sevindim. Bölümden iki arkadaşımın ayakta bileti vardı, konser çıkışı onlarla buluşup Avustralyalı bar zinciri Walkabout'a gittik. Bir JD daha içip eve döndüm. Döndüğümde Blogger'a giremediğimi fark ettim, o kafamla bu kadar uzun süren bir sorun olabileceği aklıma bile gelmedi.

Biraz önce FL'de hiç tanımadığım kadının teki bana haftaya bir swinger partisi organize ettiklerini ve katılmamı istediklerini söyleyen bir mesaj attı. Thanks but no thanks türevi bir cevap attıktan sonra GB'de hiç tanımadığım başka bir kadından sarılmalar ve öpücükler temalı bir mesaj geldi. Dolunay zamanı bile değil üstelik.

No comments: