Bu haftasonu yine sinemaya giderek filmi üçüncü kez izlemek istiyorum, ama yalnız izleyip sonra yine evimin yalnızlığına dönecek gücü (özellikle de hava 3.45 gibi kararırken) bulabileceğime emin değilim. Bu film hem bana, hem de çevremdeki insanlara o kadar dokundu ki, Londra Film Festivali'nde 1,5 ay kadar önce ilk izleyişimizden beri manyaklar gibi aralıksız bir biçimde "Şu dergideki şu yazıyı gördün mü, bilmem kimin film analizini okudun mu" muhabbeti yapar olduk. Adele o kadar içime işledi ki, bazen gün içinde kendimi onu düşünürken, iyi olup olmadığını merak ederken buluyorum. Sabahları işe yürürken kafamda "I Follow Rivers" çalıyor, Adele'in her şey boka sarmadan önce doğum gününde dertsiz, tasasız bir şekilde dans ettiği sahneyi hatırlıyorum.
Keşke "gerçek hayat" diye bir şey olmasa, bu filmi hayatım boyunca sabah akşam izleyebilsem.
No comments:
Post a Comment