Saturday, 23 February 2013

stress

Neredeyse 1 ay yazmayarak kendi kişisel rekorumu kırdım bu sefer. Merak edenler için hala yaşıyorum.

Son yazdığımdan beri:

- Şu anda yaşadığım evi gördüm, evin içini ve yerini çok beğendim ama boyutuna göre fiyatını fazla yüksek bulduğumdan tutmak istemedim. Sonraki bir hafta boyunca birkaç ev daha gördüm ama hiçbirini tam gözüm tutmadı. İnternetten baktığım yetmedi, zaman kısıtlaması ve aşırı umutsuzluğa kapılmam yüzünden 6-7 tane emlakçının direk ofisine gittim, oradan da bir şey çıkmadı. Taşınmama 6 gün kala göt tutuşması sebebiyle ve stres seviyem görülmemiş noktalara ulaştığı için 10 gün önce görüp küçük diye tutmadığım şu anki evimi tutmaya karar verdim.

- Tabii ki olay karar vermekle bitmedi. Burada ev kiralamak için belli bir maaş almak gerekiyor, mesela ayda 1200 pound kiralı bir ev tutacaksanız ayda 3600 pound falan maaş almanız isteniyor (bunun saçmalığına girmiyorum bile, belki maaşımın tamamını kiraya yatıracağım, belki maaşım yok ama bir şekilde geçiniyorum, sana ne). Eve teklif verirken emlakçıya stajyer olduğumu söylememe rağmen salak herif nasıl bir dünyada yaşıyorsa benim bir stajyer olarak o kadar maaş aldığımı varsaymış (burada 10 senelik çalışanlar ancak o maaşı alıyor). Neyse, ev sahibi teklifimi kabul etti, tam kontrat imzalayacağım, bir sorayım dedim "Bu arada bana maaşla ilgili bir şey soran olmadı, sonradan bir problem çıkmaz değil mi" diye (çünkü burada ev gösterirken emlakçıların sorduğu ilk soru ne iş yapıp ne kadar kazandığınız oluyor). İyi ki de sormuşum, o kadar maaş almıyorsam evi tutamayacağımı söylediler. Eğer sormayı akıl etmesem ödeyeceğim 300 pound emlakçı ücreti de yanacaktı. Ben buna sinirlenirken en başta hatayı yapan emlakçı arayıp iyice yüzsüz yüzsüz konuştu, ben de zaten taşınmak için 6 günüm olduğunu ve bu hatayı yaparak bunun 2 gününü harcadığını, evini alıp bir tarafına sokmasını söyledim.

- Bunun ertesi günü (taşınmama 3 gün kala) aynı binada bu tutmak istediğimin bir benzerini kiralayan ve 10 gün önce görmeye gittiğimde beni gezdiren başka bir emlakçıya ulaştım. Bana aynı fiyata benzer bir daire verebileceklerini, 3 ay kira peşin ödersem maaş sorununun olmayacağını söylediler. Tam kabul edip evi görmeye gideceğim, bu sefer ev sahibinin daha yüksek fiyat istediği ortaya çıktı. Belki ev büyüktür diye yine de görmeye gittim, baktım daha bile küçük. Yine de çaresizlikten tamam demek zorunda kaldım.

- Tam ben diğer emlakçıyla kontrat imzalayacakken ertesi gün (taşınmama 2 gün kala) o hatayı yapan salak ilk emlakçı aradı. Kirayı 6 ay peşin ödersem ev sahibinin kabul edeceğini söyledi. Hem o daireyi daha çok beğendiğimden, hem de yılda 1200 pound fazladan ödemeyi gereksiz bulduğumdan sonuç olarak o evi tuttum.

- İş maalesef tutmakla da bitmedi. İki koca valizle geldiğim İngiltere'de öyle çok eşya biriktirmişim ki, beş koca koli ve 40 küsür poşete ancak sığabildim. Taksiyle taşınmayı düşünüyordum, eşyaların taksiye sığmasının mümkün olmadığını görünce taşınmama iki saat kala Gumtree'den evdeki eşyaları taşıyacak kamyonetli birini bulmak zorunda kaldım. 50 pound'a anlaşmıştık, adam eve gelince "Çok eşya var, 100 pound istiyorum" gibi salak bir muhabbete girdi. Diyorum "Hayır, ödemeyeceğim", hala ısrar ediyor. "Keyfin bilir kardeşim, git o zaman başkasını arayayım" deyince 70'e taşımayı kabul etti ve yarısını da ben ve arkadaşım taşıdık.

- Daha sonra eski evi temizlettirdim, check-out'umuzu yapacak görevli geldi ve evin her yerini kontrol etti. Ev sahibi birkaç gün sonra kesinti yapmayacağını belirtti. İyi güzel de, emlakçı bu check-out işlemi için bizden 220 pound kesti. Şu ana kadar İngiltere'de dördüncü kez bir evden çıktım, ilk kez böyle bir bedel alındığına denk geldim. İnternetten baktım, alınsa da 40-90 pound arası bir şey alınıyormuş, 220'ye hiç denk gelmedim. Neyse, İngiltere'de depozitoları koruyan ve bu tür şeylere itiraz edildiğinde hakemlik yapan kurumlar oluyor, insanlar nette okuduğuma göre 90 pound'a itiraz edip kazanmışlar, ben 220'yi kesin kazanırım diye düşünüyorum. Ama bununla uğraşmak bile ayrı bir stres kaynağı.

- Tüm bunlar olurken bir de yeni pasaport çıkarmakla uğraştım. Hükümetin sonu gelmeyen saçmalıkları sonucu 17 yıldır kullandığım güzelim yeşil pasaportum gidiyor. Bir de şimdi senede bir vizeyle uğraş.

- Staj yaptığım yerde çalıştığım bölümle alakası bile olmadığı halde kendi yapmaya üşendiği işlerini bana yığan bir insan var, çok sinir oluyorum. Kendisi sıkıcı işleri yapmak için fazla prenses galiba.

- Taşındığım ev yeni bina olduğu için telefon hattı bağlatmak için 140 pound istiyorlar, yok artık dedim ve internet bağlatmaktan vazgeçtim. %90 çalışmayan bir VINN-ımsı şey ve yandaki hostel'ın çoğu zaman çekmeyen interneti ile idare ediyorum. Nasıl olsa gündüz evde değilim, çok zor olmuyor.

- Eski yaşadığım yeri çok özlüyorum, ama burası da güzel. British Museum'a 10 dakika yürüme mesafesindeyim, 2 dakika ötemde Forum gibi bir açık hava alışveriş merkezi, yeni açılan hip ötesi bir gay bar ve Londra'nın tek LGBT kitapçısı var. Burayı seveceğim galiba.

- Yeni evimde duvara monte edilmiş bir iPod dock'a bağlı olan tavana gömülü hoparlörler var. Bayılıyorum!

No comments: