Sunday, 22 January 2012

en apesanteur

Dün gece 10'da dışarı çıktığım halde geceyarısı eve dönmeye karar vererek eve erken dönme dönemimin rekoruna imza attım. Birlikte çıktığım arkadaşlarım artık "Yeter lan" deyip beni tokatlayacak hale geldiler eminim. Ama gerçekten elimde değil. Yüzlerce insanın göt kadar yerlere tıkıştığı, fosur fosur sigara içtiği, gereksiz gereksiz muhabbetler yaptığı, insanlara "cool kid'liğini" gösterme amaçlı gece gezmeleri gerçekten çok sıktı beni artık.

Dün de böyle bir mekandaydım. Annemin "Eski kilona dönersen sana 10 bin TL vereceğim" sözünden sonra Herbalife'a yeniden başlamam nedeniyle bütün gün yemek yememiş ve sadece shake içmiştim. Dolayısıyla imza günü olan bir tanıdığımızı kutlamak için yediğimiz yemek, haftalardır neredeyse tamamen sıvıyla beslenen mideme fena halde ağır geldi. Bunun üzerine bir de yemekte içilen şarap ve sonra gittiğim mekanda içtiğim cin eklenince daha fazla içemeyeceğimi, içersem de geceyi tuvalette sonlandıracağımı anladım. Mekanda yer olmadığından barda bir sandalyede oturuyordum, dibime girme derecesinde yakınımda olan ve deli gibi sigara içen, barmenlere sesini duyurup içki almaya çalışan, bağıra çağıra konuşan bir sürü insan vardı. Birden bayılmak üzere gibi hissetmeye başladım kendimi, o kadar çok insanın varlığı nasıl üstüme üstüme gelmeye başladı; kalkıp kalabalıktan uzak bir yerde hava almayı ya da sessiz, sakin bir yerde olabilmeyi ne kadar istedim anlatamam. Tam "Keşke buradan çıkabilseydim, ama gitmeye kalkarsam arkadaşım ağzıma sıçacak" diye düşündüğüm anda arkadaşım yüzüme baktı ve "Sen yine gitmek istiyorsun, değil mi" dedi. "Evet" dedim. Her çıktığımızda erken döner hale geldiğim için bana kızdı. Evden çıkarken kendimi "Bu gece eğleneceğim, erken dönmeyeceğim" diye milyon kere şartlasam da bu ruh haline engel olamadığımı ve böyle hissetmeye başlayınca o mekanı terk etmezsem fiziksel olarak kötüleştiğimi, bayılacak gibi olduğumu ona anlatamadım.

İngiltere'de o kadar yakın arkadaşlarım olmadığı için böyle durumlarda telefonla konuşmaya gider gibi dışarı çıkıp eve gittiğimi, biri sonradan "Nereye kayboldun" derse diye acil bir durumu haber aldığım bahanesini hazırladığımı, ancak şu ana kadar kimsenin bana o soruyu soracak kadar yokluğumu önemsemediğimi hatırladım. Bir yandan "Keşke şimdi de kimseye bir açıklama yapmadan çıkıp gidebilsem" diye düşündüm, bir yandan da önemsenmek beni mutlu etti.

**

Ekim'in son haftası Paris'te Xena Con var. Gelecek olan ilk konuk yarın açıklanacak ve biletler ondan hemen sonra satışa çıkacak. Konuk olarak Lucy Lawless açıklanırsa paraya kıyıp 300 euroya VIP bilet almayı planlıyorum. VIP bilete konuklar ile özel akşam yemeği falan dahilmiş.

Nolur Lucy gelsin.


No comments: