Dün gece 4'e kadar Birleşmiş Milletler'le ilgili ıvır zıvır okuduktan sonra sabahın 10'unda kalkarak süper bir azimle sinemaya Milk izlemeye gittim. "Ama öldü adamcağız" şeklinde moralim bozulduktan sonra Forum'a Reading için festivalde yağmurda çamurda giyilesi birşeyler almaya gittim. Bir kez daha anladım ki, dünyada biraz alışverişin çözemeyeceği çok az sorun var. Belki de yoktur hatta.
Normalde 9 saatten az uyuyunca hayaletimsi bir varlık olarak gününü sürdüren ben, gelecekte beni süper akademik başarıların beklediğine dair ilahi bir işareti andırırcasına 6 saatlik uykuyla hala essayimle uğraşıyordum 5 dakika öncesine kadar. Çok fena azimliyim bu sene %70 ortalama getirme konusunda, ÖSS'den beri bu kadar hırs yapmamış ve bu kadar metodik bir şekilde çalışmamıştım.
Bir süredir hayat felsefem "Her işte bir hayır vardır" oldu, bahsetmiş miydim hatırlamıyorum. Felaket derecede işe yaradığını fark ettim, tavsiye ederim. Gerçekten de oturup geçmişinizi düşününce en dandik olayların, en mal insanların bile aslında bir sürü olaylar dizisi sonucunda size süper birşey ya da birini katmış olduğunu göreceksiniz. (Örnek: Şu anda X kişisinin karşınıza çıktığı güne lanet ediyor olmanıza rağmen onun sayesinde Y ile tanışmışsınızdır, çok fena dost olmuşsunuzdur, hayatınızda çok önemli bir kararı onun sayesinde vermişsinizdir vb.)
Bu arada son birkaç gündür birkaç insana anlattığım şeyler hakkında, kimseye kızgın değilim gerçekten ve kimseyi suçlamıyorum. Kendimi o insanların yerine koyduğumda neden o şekilde davranma gereği duyduklarını anlayabiliyorum, ben olsam ben de öyle yapardım sanırım, insanın böyle bir durumda olumsuz hiç bir hissi olmaması için aşırı -muhtemelen 20'lerinde elde etmesi imkansız olan- bir olgunluğa erişmiş olması gerekir zaten. Üzgünüm o şekilde hissettikleri için, hoş bir his olmadığından eminim. Negatif düşüncelerden asla olumlu bir sonuç doğmuyor malesef.
"Without hope, the us's give up - I know you cannot live on hope alone, but without it, life is not worth living. So you, and you, and you... You gotta give em' hope... you gotta give em' hope."
2 comments:
alakasız ama iki gün önce rüyamda seni gördüm. (gerçek hayatta hiç görmediğimi varsayarsak rüyamda görmek epey ilginçti :D ) böyle bi arabadayız, araba kalabalık, tıkış tıkış. gittikçe hızlanıyoduk, sonra bi bina vardı önümüzde, bana "frenler tutmuyo, atla!" diye bağırıp kapıyı açtın. atladık sonra.
öyle garipti yani :D
çok çok aylar önce ben de seni görmüştüm :) doğal olarak hatırlamıyorum şimdi. ama en azından kurtarmışım bak seni? :P
Post a Comment