Liberty X-Just a Little dinliyorum arka arkaya, çocukluğuma döndüm bir an. 10 yıl oldu mu bu şarkı popüler olalı? Olmamıştır sanırım. Felaket derecede içilen bir akşam sonrası vodkayı neden sevmediğimi hatırladım tekrar. Yaşasın Cider+Blackcurrant.
iTunes sağolsun, milletin playlistlerini karıştırıyordum sıkıntıdan, 29782842 öğrenciyle bir arada yaşamanın bir avantajı olarak 150 tane falan playliste bakabiliyorum, karşı evdeki Fransız kızınkini dinliyorum şu an, baya zevksiz birisi sanırım kendisi. Ama bilmiyorum, ilgimi çekiyor nedense o kız, ilgi değil tam da, "intrigued" oluyorum diyelim, Türkçesi gelmedi aklıma.
Evet, Dilara'yı daha fazla bekletmeden o üçgenden bahsetmem lazım. 6 yıldır -oha evet- seni görmedikten sonra, bir anda tamamen başka bir ülkede "Hadi buluşalım" diyerek ikimiz de bilmemkaç saat tren yolculuğu yapıp Paris'te hayatımın en oha gecelerinden birini geçirdik. Pek iyi tanımadığım ama nedensiz şekilde yakın hissettiğim biriyle buluşup tamamen bize ait olan bir gün geçirmek, aşırı içip salak şeylerden bahsettikten ve anormal derecede özel konuları rahatça paylaşabildikten sonra sarhoş halde "Çok sevdim seni ben" moduna geçmek en son 9. sınıftayken Ezgi'yle yaptığım birşeydi. Seninle Placebo konserinde tanışmıştık, o da Placebo entry'lerimi falan sözlükte okuyup beğendiği için bulmuştu beni, sen blogumu okuyordun, o entrylerimi, yazdıklarımdan bahsederdik onunla da. Garip yani. Ve konuşmanız, tipiniz, Fransa ve Fransızca olayı, saçınız başınız, tavırlarınız, el kol hareketleriniz, o kadar aynı ki, gerçekten. Garip hissettim bir an, güzel birşeyin içine sıçmamak için 2. bir şans verilmiş gibi.
Evet, işte o üçgen bu Dilara :)
La Môme izledim geçen gün, bir fena oldu içim. Edith Piaf dinledim sonra. Dinliyorum.
No comments:
Post a Comment