Pek sevgili Lisa'nın New York'a tatile gitmesi nedeniyle yapayalnızlık hissim yüze katladı kendini. Hiç üşenmeden beni 1 saatten biraz daha uzak olan evime bırakan, ve Christmas ışıklarını bana veren hanfendinin arabası evimin sokağında gözden kaybolduğunda ağlayasım geldi birden. Ona sarılarak uyumanın hissini düşündüm, 1 hafta o histen uzak kalma düşüncesi gerçekten, fiziksel anlamda, içimi acıttı. Cumartesi gecesi giyinip süslenip şehrin tüm clublarını gezebilme potansiyelim bile boş görünüyor gözüme, o olmadan eğlenesim yok. Beyaz şeyleri parlak mavi gösteren -ultraviyole miydi bunlar?- minik ışıklarla dolu duvarım ve yine Lisa'nın evinden yürüttüğüm lava lamp'imle odamda son derece kitsch bir ortam yaratmış, boş boş oturuyorum. Sabah erken kalkmam gerekmiyor, tüm geceyi en sevdiğim hobim olan yatakta laptopumla takılmaya ayırabilirim istersem, ama yine de keyifsizim. Uyusam? Uykum da yok, ilaç kullanmak istemiyorum artık uyumak için, Kalms mı alsam diyorum, Kalms'ı Lisa'dan aldığım geliyor aklıma. Aman ben de kızcağızın herşeyini almışım galiba. Of.
hug me till you drug me, honeykiss me till i'm in a coma.hug me, honey, snuggly bunny,love is as good as soma.Her ne kadar düşük bütçeli ve dolayısıyla biraz kalitesiz sayılabilecek bir dizi olsa da Dante's Cove'a tekrar sardım bu aralar. İlk bölüme, theme song'una, ve tüm soundtrack'ine bayılıyorum. Ayrıca gizli platonik aşkım Michelle Wolff'un varlığı da bunda etkili olabilir belki.
When I first saw you
A feeling crept over me
You'd be my saviour
With one kiss, you'd set me free I'm dying, dying to be with you
No comments:
Post a Comment